ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2017/2 (Değişik
İşler)
Karar Sayısı:2018/6
Karar Tarihi:21/6/2018
R.G. Tarih – Sayı:18/7/2018 -
30482
DAVACI: Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı
DAVALI: Hak ve
Huzur Partisi
DAVANIN KONUSU: Hak
ve Huzur Partisinin kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki
varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebidir.
I. DAVANIN GEREKÇESİ
Hak ve Huzur Partisi, kuruluşuna dair bildiri ve eklerini
15/7/2014 tarihinde İçişleri Bakanlığına vererek 22/4/1983 tarihli ve 2820
sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 8. maddesine göre tüzel kişilik kazanmıştır.
İlk büyük kongresini süresinde toplamayan ve zorunlu organlarını oluşturmayan
Parti hakkında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 4/1/2017 tarihinde
düzenlenen iddianame ile kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak
hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talep edilmektedir.
II. İDDİANAME
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 4/1/2017 tarihli ve
36321649/2017/16 sayılı iddianamesinin ilgili bölümleri şöyledir:
“Davalı siyasi parti 15.07.2014 tarihinde 30 kurucu üye
ile kurularak tüzel kişilik kazanmıştır. Parti tüzel kişilik kazanmasından
başlayarak iki yıl içinde ilk büyük kongresini toplamamış ve zorunlu
organlarını oluşturmamıştır. Davalı siyasi parti 2820 sayılı Siyasi Partiler
Yasasının 14/6. maddesi gereğince kongre yapılması için yazılan yazımıza cevap
vermemiştir.
…
2820 Sayılı Siyasi Partiler Yasasının 14/7. maddesi
uyarınca Parti kurucuları ilk büyük kongreyi, partinin tüzel kişilik
kazanmasından başlayarak iki yıl içinde toplamak zorundadırlar. Davalı parti
tüzüğünde ilk büyük kongrenin toplanma zamanı 2 yıl olarak belirtilmiştir.
2820 sayılı Yasanın 121. maddesinin atfı nedeni ile
derneklerin sona erme hallerini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun
87. maddesinin 2. bendi uyarınca ilk genel kurul toplantısının kanunda
öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması
kendiliğinden sona erme hallerinden biridir. Davalı parti tüzel kişilik
kazandığı 15/07/2014 tarihinden bu yana iki yılı aşkın bir süre geçtiği halde
ilk büyük kongresini yapmamış ve zorunlu organlarını oluşturmamıştır.
Davalı Hak ve Huzur Partisinin 2820 sayılı Siyasi
Partiler Yasası’nın 14. maddesinin 7. fıkrasının son cümlesi ve 121. maddesi
ile Demekler Yasasının 36. maddesi yollamasıyla Türk Medeni Yasa’nın 87.
maddesinin 2. bendi uyarınca ilk büyük kongresini süresinde yapmaması ve zorunlu
organlarım oluşturmaması nedeni ile kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı
olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi iddia ve
talep olunur.”
III. PARTİNİN SAVUNMASI VE OLAYLAR
Hak ve Huzur Partisi 27/2/2017 tarihli ve 2017/8 sayılı
yazısında ilk büyük kongrenin 26/2/2017 tarihinde toplandığını belirtmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı göndermiş olduğu 9/5/2017 tarihli ve
51047475/2017-949 sayılı yazısında toplantı yeter sayısı sağlanamadan gerçekleştirilen
kongrenin geçerli bir kongre olarak kabul edilmediğini ve söz konusu durumun
Partiye bildirildiğini ifade etmiştir.
Bunun üzerine Parti 20/8/2017 tarihinde kongresini
tekrarlamış ve kongreye ilişkin belgeleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
sunmuştur. Yapılan ilk oturumda toplantı yeter sayısı sağlanamaması üzerine bir
saat sonra ikinci oturum gerçekleştirilmiş ve bu toplantıya ilişkin belgeler
Başsavcılığa gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının göndermiş olduğu
27/9/2017 tarihli ve 2017-1953 sayılı yazıda, Partinin 20/8/2017 tarihinde
gerçekleştirdiğini ileri sürdüğü kongrenin birinci oturumunda toplantı yeter
sayısına ulaşılamadığı, bunun üzerine yapılan ikinci oturumda her ne kadar
toplantı yeter sayısı aranmaması gerekse de iki toplantı arasında geçen bir
saatlik sürenin katılımı sağlamaya yeterli bir süre olmadığı gerekçesiyle bu
toplantının da geçerli sayılmadığı ifade edilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/2/2018 tarihli ve
51047475/2018-77 sayılı yazısından Partinin ilk olağan kongresini 7/1/2018
tarihinde topladığı anlaşılmıştır.
IV. İNCELEME
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi, Hak
ve Huzur Partisinin savunması, Raportör Sadettin CEYHAN tarafından hazırlanan
rapor, ilgili Anayasa ve kanun hükümleri, bunların gerekçeleri ile diğer
belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kuruluşuna dair
bildiri ve eklerini İçişleri Bakanlığına vermek suretiyle 15/7/2014 tarihinde
tüzel kişilik kazanan Hak ve Huzur Partisinin bu tarihten sonra iki yıl içinde
ilk büyük kongresini toplamadığını ileri sürerek Partinin kendiliğinden dağılma
hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar
verilmesini talep etmiştir.
3. Parti yetkilileri savunmalarında, ilk büyük kongrenin
zamanında toplanmadığını kabul etmekle birlikte büyük kongrenin 26/2/2017
tarihinde toplandığını belirtmişlerdir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
9/5/2017 tarihli ve 51047475/2017-949 sayılı yazısında toplantı yeter sayısı
sağlanmadan gerçekleştirilen kongrenin 2820 sayılı Kanun hükümlerine göre geçerli
bir kongre olarak kabul edilmediği ve söz konusu durumun Partiye bildirildiği
belirtilmiştir.
4. Bunun üzerine Parti 20/8/2017 tarihinde kongresini
tekrarlamış ve kongreye ilişkin belgeleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
sunmuştur. Başsavcılığın 27/9/2017 tarihli ve 2017-1953 sayılı yazısında;
Partinin 20/8/2017 tarihinde gerçekleştirdiğini ileri sürdüğü kongrenin birinci
oturumunda toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı, bunun üzerine yapılan ikinci
oturumda toplantı yeter sayısı aranmamakta ise de iki toplantı arasında geçen
bir saatlik sürenin gerekli katılımı sağlamaya yönelik yeterli bir süre
olmadığı gerekçesiyle bu toplantının da geçerli sayılmadığı ifade edilmiştir. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının 20/2/2018 tarihli ve 51047475/2018-77 sayılı
yazısından Partinin 7/1/2018 tarihinde ilk büyük kongresini topladığı
anlaşılmıştır.
5. 2820 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasında
siyasi partilerin en yüksek organının büyük kongre olduğu, yedinci fıkrasında
ise ilk büyük kongrenin partinin tüzel kişilik kazanmasından başlayarak iki yıl
içinde toplanacağı belirtilmiştir.
6. 2820 sayılı Kanun’un 121. maddesinin birinci
fıkrasında “Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanununun ve dernekler
hakkında uygulanan diğer kanunların bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri, siyasi
partiler hakkında da uygulanır.” denilmektedir. 22/11/2001 tarihli ve 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87. maddesinde; kuruluş amacının gerçekleşmesinin
olanaksız hâle gelmesi, ilk genel kurul toplantısının Kanun’da öngörülen sürede
yapılmamış ve zorunlu organlarının oluşturulmamış olması, tüzük gereğince
yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hâle gelmesi, olağan genel kurul
toplantısının iki defa üst üste yapılamaması hâlleri derneğin kendiliğinden
sona ermesi nedenleri arasında sayılmıştır.
7. Anayasa Mahkemesi 16/3/2016 tarihli ve E.2015/3
(Değişik İşler), K.2016/1 sayılı, 31/5/2017 tarihli ve E.2016/10 (Değişik
İşler), K.2017/3 sayılı, 13/12/2017 tarihli ve E.2017/4 (Değişik İşler),
K.2017/9 sayılı kararlarında, büyük kongrelerini süresinde toplamadıkları için
haklarında dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukuki varlıklarının sona
erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinde bulunulan partilerin
savunmalarının istenmelerinden sonra da olsa büyük kongrelerini toplamalarını,
siyasi ve hukuki varlıklarını devam ettirme yönünde bir iradenin varlığı olarak
kabul etmiştir.
8. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen
yazıdan Partinin 7/1/2018 tarihinde büyük kongresini topladığı, buna göre
hukuki ve fiilî varlığını sürdürdüğü anlaşılmıştır.
9. Açıklanan nedenlerle Hak ve Huzur Partisinin siyasi ve
hukuki varlığını devam ettirme yönündeki iradesini ilk büyük kongresini
toplamak suretiyle ortaya koyduğu anlaşıldığından Partinin kendiliğinden
dağılma hâli ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine
karar verilmesi talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Hak ve Huzur Partisinin
kendiliğinden dağılma hali ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona
erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinin REDDİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu
ve OYÇOKLUĞUYLA, 21/6/2018 tarihinde karar verildi.
|
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan
ÜSTÜN
|
Başkanvekili
Engin
YILDIRIM
|
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
|
Üye
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, davalı Hak ve Huzur
Partisinin kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukukî varlığının
sona erdiğinin tespitine karar verilmesine ilişkin talebinin reddine karar
verilmiştir.
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 14. maddesinin
yedinci fıkrasına aykırı davranarak ilk büyük kongresini, tüzel kişilik
kazanmasından itibaren iki yıl içinde toplamaması nedeniyle kendiliğinden
dağılma hâlinin ve hukukî varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi
talep edilen davalı Partinin, iddianame tarihi olan 4/1/2017 itibariyle de
büyük kongresinin toplanmadığı anlaşılmış; ancak davanın açılmasından ve
savunmasının istenmesinden sonra 7/1/2018 tarihinde ilk büyük kongresini
topladığı ve hukukî varlığını sürdürdüğü gerekçesiyle talebin reddine karar
verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
2820 sayılı Kanunun 8. maddesine göre kuruluşuna dair
bildiri ve eklerini İçişleri Bakanlığına vererek 15/7/2014 tarihinde tüzel
kişilik kazanan davalı Partinin, 2820 sayılı Kanunun 14. maddesinin yedinci
fıkrasına göre iki yıl içinde yapması gereken ilk büyük kongresini yapmadığı,
Partinin 27/2/2017 tarihli savunmasında da kabul edilmiştir.
2820 sayılı Kanunun 121. maddesinde, Türk Medenî Kanunu
ile Dernekler Kanununun 2820 sayılı Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin siyasî
partiler hakkında da uygulanması öngörülmekte, 4721 sayılı Türk Medenî
Kanununun 87. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise “ilk
genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu
organların oluşturulmamış olması” da “kendiliğinden sona erme” sebeplerinden
biri olarak belirlenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 16/3/2016 tarihli ve E.2015/3 (Değ.
İş.), K.2016/1 sayılı Kararına ilişkin karşıoy gerekçemde belirtildiği ve
31/5/2017 tarihli ve E.2016/10 (Değ. İş.), K.2013/3 sayılı; 31/5/2017 tarihli
ve E.2017/1 (Değ. İş.), K.2017/5 sayılı; 13/12/2017 tarihli ve E.2017/4 (Değ.
İş.), K.2017/9 sayılı Kararlarına ilişkin karşıoy gerekçelerimde de
tekrarlandığı üzere, kanunda öngörülen sebeplerin gerçekleşmesi ile
kendiliğinden sona erme hâllerinde, herhangi bir organın veya makamın karar
almasına gerek kalmadan tüzel kişilik kanun hükmü gereği kendiliğinden sona
ermekte; 2820 sayılı Kanunun 14. ve 121. maddeleriyle 4721 sayılı Kanunun 87.
maddesine göre bir siyasî partinin ilk büyük kongresinin kanunda öngörülen
sürede yapılmamasıyla da mahkeme kararına gerek olmadan parti tüzel kişiliği
kendiliğinden sona ermiş sayılmaktadır.
4721 sayılı Kanunun 87. maddesinin ikinci fıkrasına göre
bu konudaki mahkeme kararı tüzel kişiliği sona erdiren değil, tüzel kişiliğin
kendiliğinden sona erdiğinin tespitinden ibaret bir karardır. Dolayısıyla
Anayasa Mahkemesinde açılan bu dava bir “siyasî parti kapatma davası” değil,
tespit davasıdır. Mahkememizin bu konudaki kararı da inşaî değil izharî
niteliktedir ve tüzel kişiliğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitine
ilişkindir. Nitekim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebi de, Partinin
kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukukî varlığının sona
erdiğinin tespiti talebinden ibarettir. Bu durumun tespiti talebiyle açılan
davalarda Mahkememizce iddianamenin, kendiliğinden dağıldığı ve hukukî varlığının
sona erdiği iddia edilen partiye gönderilmesi kararı ise kongresini toplaması
için yapılan bir ihtar değil, ilgililerin iddianamede ileri sürülen olguların
doğru olup olmadığına ilişkin savunmasını yapmasına imkân sağlama amacına
yönelik bir karardır.
Partinin tüzel kişiliğinin Kanunda belirtilen sebeplerin
gerçekleşmesi ile kendiliğinden sona ermesinden sonra, fakat bu hukukî durumun
Mahkememizce tespitinden önce ilk büyük kongrenin toplanmış olması, Partinin
“kendiliğinden dağılma hâli” ile buna bağlı olarak “hukukî varlığının sona
ermiş olduğu” gerçeğini değiştirerek Partinin hukukî varlığını ihya edemez.
Esasen, hukukî varlığı sona eren Partinin toplandığı bildirilen kongresi de
hukuken geçerli bir kongre olarak kabul edilemez. Bu itibarla, adı geçen
Partinin tüzel kişiliğinin, iddianamenin düzenlendiği ve savunmasının istendiği
tarihte devam ettiği ve bundan sonra da olsa büyük kongresini toplamasının
Partinin siyasî ve hukukî varlığını devam ettirme yönündeki iradesini ortaya
koyduğu gerekçesiyle talebin reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki
görüşün sözü edilen kanun hükümleri ile bağdaşmadığı; Partinin tüzel
kişiliğinin kanun gereği kendiliğinden sona ermesinden sonra kongrenin
toplanmasına ve zorunlu organların oluşturulmasına ilişkin tasarrufların,
hukuken geçerli olmaması sebebiyle bu davada verilecek karara esas alınmasında
isabet olmadığı düşünülmektedir.
Bu sebeplerle ve yukarıda belirtilen karşıoy
gerekçelerimdeki diğer gerekçelerle davalı Partinin kendiliğinden dağılma
hâlinin ve buna bağlı olarak hukukî varlığının sona erdiğinin tespiti için
açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, çoğunluğun
red yönündeki görüşüne katılmıyorum.