ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2015/3 (Değişik
İşler)
Karar Sayısı:2016/1
Karar Tarihi:16.3.2016
R.G. Tarih – Sayı:20. 05.2016 - 29717
DAVACI: Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı
DAVALI: Genç Parti
DAVANIN KONUSU: Genç
Partinin kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının
sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebidir.
I- DAVANIN GEREKÇESİ
Genç Parti, kuruluşuna dair bildiri ve eklerini
26.11.1992 tarihinde İçişleri Bakanlığına vererek 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanunu’nun 8. maddesine göre tüzel kişiliğini kazanmıştır. Son büyük kongresini
12.5.2007 tarihinde yapan, ancak bu tarihten sonra büyük kongre yapmayan ve
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Anayasa Mahkemesinin 18.6.2013
tarihli ve E.2012/3, K.2013/3 sayılı kararı ile ihtarda bulunulmasına rağmen bu
aykırılığı gidermeyen Parti hakkında 24.6.2015 tarihinde düzenlenen iddianame
ile kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona
erdiğinin tespitine karar verilmesi talep edilmektedir.
II- İDDİANAME
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.6.2015 tarihli ve
2015/1962 sayılı iddianamesi şöyledir:
“…
Partinin, 12/05/2007 tarihinde yapmış olduğu son büyük
kongresinden itibaren üç yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen, 2820 sayılı
Siyasi Partiler Kanunu’nun 14/6. maddesine aykırı davranarak büyük kongresini
yapmaması nedeniyle bu aykırılığı gidermesi için aynı Kanun’un 104. maddesi
uyarınca parti hakkında ihtar kararı verilmesi istenmiş, Anayasa Mahkemesinin
18/06/2013 tarihli ve 2012/3 Esas, 2016/3 Karar sayılı ilâmı ile bu aykırılığın
giderilmesi için ilgili partiye “İhtarda Bulunulmasına” karar verilmiştir.
İhtar kararından sonra aykırılığın giderilip
giderilmediğinin tespiti için parti genel merkezi adresine gönderilen yazılar
adresin sürekli kapalı olduğundan bahisle bilâ ikmal iade edilmiş, parti
yönetimi ile irtibat kurulamamıştır. Daha sonra parti üyesi olan Erkan Hamza
Günhan 05/03/2015 tarihli yazısı ile partinin 3. Büyük Olağan Kongresini yapmak
üzere Altındağ İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına başvurduklarını ancak büyük
kongreye katılacak seçilmiş üyeler ile tabii üyelere ait listelerin sunulmaması
gerekçesi ile büyük kongre isteminin reddine karar verildiğini bildirdiği
anlaşılmıştır.
Cumhuriyet Başsavcılığımızın 11/03/2015 ve 18/05/2015
tarihli yazıları ile büyük kongrenin yapılıp yapılmadığı adı geçen partiden
tekrar sorulduğu halde yazılarımıza herhangi bir cevap verilmemiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Sicil
Bürosunun düzenlediği 11/06/2015 günlü tutanakta, Partinin 12/05/2007 tarihinde
gerçekleştirmiş olduğu son büyük kongresinden sonra büyük kongrelerini
yapmadığı tespitine yer verilmiştir.
…
2820 Sayılı Siyasi Partiler Yasasının 14/6. maddesi
uyarınca “Büyük kongre parti tüzüğünün göstereceği süreler içerisinde toplanır.
Bu süre iki yıldan az üç yıldan fazla olamaz.”
Parti Tüzüğü’nün 18. maddesinde de büyük kongrenin olağan
toplantılarının, genel başkanın teklifi ile merkez yönetim kurulunun tespit
edeceği yer ve zamanda yapılacağı, ancak bu toplantılar arasında geçecek
sürenin iki yıldan az üç yıldan fazla olamayacağı ifade edilmiştir.
Bu hükümlere göre parti, en son yaptığı büyük kongreden itibaren
en geç üç yıl içerisinde büyük kongresini yapmak zorundadır. Parti, 12/05/2007
tarihinde yapmış olduğu büyük kongresinden itibaren sekiz yıldan fazla süre
geçmiş olmasına rağmen büyük kongresini yapmamıştır.
2820 sayılı Yasanın 121. maddesinin atfı nedeni ile,
derneklerin sona erme hallerini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun
87/5. maddesi uyarınca ‘genel kurul toplantısının iki defa üst üste
yapılamaması’ kendiliğinden sona erme hallerinden biridir.
…
Davalı Genç Partinin 2820 sayılı Siyasi Partiler
Yasasının 14/6. ve 121. maddeleri ile 5253 sayılı Demekler Yasası’nın 36.
maddesi yollamasıyla Türk Medeni Yasası’nın 87/5. maddesi uyarınca üst üste iki
kez süresinde büyük kongresini yapmaması nedeni ile kendiliğinden dağılma
halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar
verilmesi iddia ve talep olunur.”
III- PARTİNİN SAVUNMASI
Genç Partinin 12.10.2015 tarihli ve 2015/0006 sayılı savunması
şöyledir:
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Genç Parti’nin,
kendiliğinden dağılma hali ve Hukuki varlığının sona erdiğinin tespiti
talebiyle açtığı 2015/3 Değişik işler sayılı davanın 10.09.2015 günlü yapılan
inceleme toplantısında İddianame ve eklerinin onaylı örneklerinin Genç Parti
Genel Merkezinin bulunduğu adrese Anayasa Mahkemesi Memurları tarafından tebliğ
edilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bu konudaki talebine karşı
görüşlerini bildirmeleri için 30 gün süre verilmesine karar verilmiştir.
Bilindiği ve gerek tebliğ edilen kararda ve gerekse
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Sicil Bürosunun düzenlediği
11/06/2015 günlü tutanakta, Partinin 12/05/2007 tarihinde gerçekleştirmiş
olduğu son büyük kongresinden sonra büyük kongrelerini yapmadığı yolundaki
kabule göre Partinin Genel Başkanı hala Cem Cengiz UZAN’dır.
Türkiye’de 2003 yılından beri süregelen hukuka aykırı
uygulamalar, Yargının siyasi iktidarın görüşü doğrultusunda hareket etmesi, Cem
Cengiz UZAN ve Ailesine yönelik hukuki linç girişimleri nedeniyle, Türkiye’deki
Hukuk Tutulması Sürecinin sona ermesine kadar geçici olarak Yurt dışında
Fransa’da İkamet etmektedir. Bu konuda Fransa’da oturma izni resmi olarak
bulunmaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımın 24. Haziran 2015 gün
ve 2015/1962 sayılı iddianamesinde sözünü ettiği Anayasa Mahkemesinin
18/06/2013 tarihli ve 2012/3 Esas, 206/3 Karar sayılı ilamı ile hiçbir ihtar ya
da yazışma partimizi temsile yetkili kişilere tebliğ edilmediği gibi böyle bir
durumdan haricen de haberdar olmuş değiliz. Bu konuda partimizin adı
kullanılarak yeni bir Genel Merkez kiralandığı, hatta YSK ve Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı ile yazışmalar yapıldığı, birilerinin kendilerini Genç
Parti Genel Başkanı olarak tanıttığı yolunda duyumlar almıştık. Ancak belirtmek
gerekir ki partimizi temsile yetkili kişilere ya da partimiz çalışanlarına bu güne değin iddianamede belirtilen Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının ihtar ya da yazılarını Anayasa Mahkemesinin 18/06/2013 tarihli
ve 2012/3 Esas, 206/3 Karar sayılı ilamından haberdar değiliz.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 24.Haziran 2015 gün ve
2015/1962 sayılı İddianamesinde ilk olarak Anayasa Mahkemesi tarafından
18/06/2013 tarih ve 2012/3 Esas, 206/3 Karar sayılı Kararı ile aykırılığın
giderilmesi (Büyük Kongrenin toplanmamış olduğu) için ilgili partimize ‘ihtarda
Bulunulmasına’ karar verildiği, İhtar kararından sonra aykırılığın giderilip
giderilmediğinin tespiti için parti genel merkezi adresine gönderilen yazılar
adresin sürekli kapalı olduğundan bahisle bila ikmal iade edildiği, parti
yönetimi ile irtibat kurulamadığı, Daha sonra parti üyesi olan Erkan Hamza
Günhan 05/03/2015 tarihli yazısı ile partinin 3. Büyük Olağan Kongresini yapmak
üzere Altındağ ilçe Seçim Kurulu Başkanlığına başvurduklarını ancak büyük
kongreye katılacak seçilmiş üyeler İle tabii üyelere ait listelerin sunulmaması
gerekçesi ile büyük kongre isteminin reddine karar verildiğini bildirdiği
belirtilmiştir.
Bu ifadelerden Partinin 3. Büyük kongresi için yapılan
başvurunun Altındağ İlçe Seçim Kurulu tarafından reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu konuda büyük bir hızla Son Genel Kurul delegelerinin da katılımıyla partimiz
tüzüğü doğrultusunda Olağan Büyük Kongre’nin toplanması hazırlığı başlatılmış
olup Olağan Büyük Kongre’nin 30 günlük süre içinde toplanması mümkün değildir.
2820 sayılı siyasi partiler kanunu 14, -21.maddeleri
ve Genç Parti tüzüğünün 61.-66.maddeleri gereğince önce ilçe kongrelerinin
yapılıp sonuçlandırılması; sonra il kongrelerinin yapılıp sonuçlandırılması gerekmektedir. İl kongrelerinde seçilen büyük kongre delegelerinin
belirlenmesinden sonra Olağan Büyük Kongre yapılabilecektir. Bu nedenle en az 4
aylık süreye ihtiyaç vardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 24.Haziran 2015 gün ve
2015/1962 sayılı İddianamesinde, Cumhuriyet Başsavcılığının 11/03/2015 ve
18/05/2015 tarihli yazıları ile büyük kongrenin yapılıp yapılmadığı tekrar
sorulduğu halde yazılarına herhangi bir yanıt verilmediği savına gelince;
yukarıdaki paragraflarda da belirttiğimiz gibi partimizi temsile yetkili
kişilere yapılmış bir tebligat olmadığı gibi böyle bir tebligatın yapıldığını
gösteren kanıtlar da iddianameye eklenmemiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 24.Haziran 2015 gün ve
2015/1962 sayılı İddianamesinde yer alan değerlendirmelere gelince; İddianamede;
‘2820 Sayılı Siyasi Partiler Yasasının 14/6.
maddesi uyarınca ‘Büyük kongre parti tüzüğünün göstereceği süreler içerisinde
toplanır. Bu süre iki yıldan az üç yıldan fazla olamaz,’ (...) Genç Parti
Tüzüğü’nün 18. maddesinde de büyük kongrenin olağan toplantılarının, genel
başkanın teklifi ile merkez yönetim kumlunun tespit edeceği yer ve zamanda
yapılacağı ancak bu toplantılar arasında geçecek sürenin iki yıldan az üç
yıldan fazla olamayacağı ifade edilmiştir.(...)Bu
hükümlere göre parti, en son yaptığı büyük kongreden itibaren en geç üç yıl
içerisinde büyük kongresini yapmak zorundadır. Parti, 12/05/2007 tarihinde
yapmış olduğu büyük kongresinden itibaren sekiz yıldan fazla süre geçmiş
olmasına rağmen büyük kongresini yapmamıştır. (...) 2820 sayılı Yasanın 121.
maddesinin atfı nedeni ile, derneklerin sona erme hallerini düzenleyen 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87/5. maddesi uyarınca “genel kurul toplantısının
iki defa üst üste yapılamaması kendiliğinden sona erme hallerinden biridir.’
Denilmekte ve sonuç bölümünde ise;
‘Davalı Genç Partinin 2820 sayılı Siyasi Partiler
Yasasının 14/6. ve 121. maddeleri 5253 sayılı Dernekler Yasası’nın 36. maddesi
yollamasıyla Türk Medeni Yasasısının 87/5. maddesi uyarınca üst üste iki kez
süresinde büyük kongresini yapmaması nedeni İle
kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona
erdiğinin tespitine karar verilmesi iddia ve talep olunur.’ denilmektedir.
Gerek Anayasa ve gerekse 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanunu, siyasi partilerin kapatılması ile bazı hususlarda denetim yetki ve
görevini Anayasa Mahkemesi’ne vermiştir. Anılan 2820 sayılı Kanunun 121 inci
maddesi (Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanunu ve dernekler hakkında
uygulanan diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri; siyasi partiler
hakkında da uygulanır) şeklinde açık bir hüküm getirmişse de anılan 121 inci
madde delaletiyle Medeni Kanunun 87 inci maddesi bihakkın İnfisah halini
belirlemiş ve 87/5. Fıkrası ise Bir Derneğin Olağan genel kurul toplantısını
üst üste iki kez yapılmamasını derneğin dağılmış sayılmasına karar verileceği
ve bu merciin de Sulh Mahkemesi olduğu saptanmıştır.
Görüldüğü gibi Siyasi partilerin yapısı ve işlevi ile
Derneklerin yapısı ve işlevi arasında büyük farklar vardır. Bir Siyasi Partinin
dernek statüsünde görülmesi ve bu yasadaki dağılma halini düzenleyen maddenin
uygulanması aslında Siyasi Partiler Kanunun Siyasi Partilerin işlev ve
amaçlarını düzenleyen maddelerine aykırıdır. O halde bu maddenin uygulama alanı
bulunmamaktadır.
Her ne kadar, 121. maddede, Medeni Kanun ile Dernekler
Kanunu’nun ve demekler hakkındaki diğer kanunların Siyasi Partiler Kanunu’na
aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş ise de söz konusu
kanunlardaki hükümlerin uygulanabilmesi için bunların Anayasanın Siyasi
Partiler hakkında öngördüğü ilkelere ve Siyasi Partiler Kanunu’nun hükümlerine
ters düşmemesi, onlarla uyumlu nitelikte olması gerekmektedir. Siyasi
Partilerin Devletin yönetimindeki etkinlikleri ve millî iradenin
gerçekleşmesinde başlıca vasıta oluşları ve Anayasanın ‘Siyasi partiler,
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır’ biçimindeki hükmü göz
önünde tutulursa böyle bir münfesih olma durumunun Kabul edilmesinin ne kadar
hukuk dışı olacağı anlaşılabilir.
Bu önem ve özelliklerinden dolayı siyasi partilere en
ileri bir güvence sağlanması amacıyla Anayasa’da birçok hak ve özgürlük
öngörülmüşken; bir siyasi partinin kendiliğinden dağılma halinin saptanmasının, ne Anayasa ilkeleri ne de Siyasi Partiler
Kanunu’nun kurallarıyla bağdaşabilir. Ayrıca Genç Parti’nin münfesih sayılması;
Türk siyasetine önemli katkılar sağlayan ve bundan sonra
da sağlayacak olan Genç Partiye,
Tüm ülkede yaygın olarak halen aktif siyaset yapma
beklentisi ve arzusu içinde istifa etmemiş taşra teşkilatlarına,
Genç Parti’ye gönül verip üyeliğini devam ettiren yüz
binlerce parti üyesine,
Son girdiği genel seçimlerde (2007) bir milyonu aşkın oy
veren seçmene,
Önümüzdeki süreçte; Genç Parti’nin, ülke siyasetine
mevcut siyasi partilerden farklı bir vizyon ve dinamizm kazandıracağına inanan
alternatif bir parti olarak Genç Parti’ye oy verecek milyonlarca seçmene ve
özgürce seçim yapma haklarına da haksızlık olacaktır.
Bu nedenle Genç Parti için yeniden Büyük Genel Kurulunu
yapması için fırsat verilmesi demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi sayılmalıdır.
…”
Partinin 23.10.2015 tarihli ve 2015/0007 sayılı ek
savunması şöyledir:
“…
Bilindiği ve gerek tebliğ edilen kararda ve gerekse
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Sicil Bürosunun düzenlediği
11/06/2015 günlü tutanakta, Partinin 12/05/2007 tarihinde gerçekleştirmiş
olduğu son büyük kongresinden sonra büyük kongrelerini yapmadığı yolundaki sava
karşı verdiğimiz yanıtla birlikte de Partimizin Genel Kurulunu toplama
hazırlığı içine girmiş bulunmaktaydık.
Şimdi Yüksek Mahkemeye bir tarih de sunmak istiyoruz.
İlçe kongrelerinin ve sonrasında il kongrelerinin ve yapılması sonucunda 14
Şubat 2016 tarihinde Büyük Genel Kurulu toplamayı kararlaştırmış bulunmaktayız.
Bilgi edinilmesini ve incelemekte olduğunuz davada bu
hususun da göz önünde bulundurulmasını saygılarımızla arz ederiz.”
IV- İNCELEME
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi, Genç
Partinin savunması ve ek savunması, Raportör Sadettin CEYHAN tarafından
hazırlanan rapor, ilgili Anayasa ve kanun hükümleri, bunların gerekçeleri ile
diğer belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Genç Partinin son
büyük kongresini 12.5.2007 tarihinde yaptığını ve bu tarihten sonra üç yıl
içinde yapması gereken büyük kongresini üst üste iki kez yapmadığını ileri
sürerek kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının
sona erdiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
3. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 14. maddesinin
birinci fıkrasında siyasi partilerin en yüksek organının büyük kongre olduğu,
altıncı fıkrasında büyük kongrenin parti tüzüğünün göstereceği süreler
içerisinde toplanacağı ve bu sürenin iki yıldan az üç yıldan fazla olamayacağı
belirtilmiştir.
4. İddianameye karşı diyeceklerinin sorulması üzerine
Parti, büyük kongrenin zamanında toplanmadığını kabul etmekle birlikte büyük
kongrenin toplanacağını belirtmiş ve daha sonra göndermiş olduğu 25.2.2016
tarihli ve 2016/016 sayılı yazıyla da kongreyi yapmış olduklarını bildirmiştir.
5. Siyasî Partiler Kanunu’nun 121. maddesinin birinci
fıkrasında, “Türk Kanunu Medenîsi ile Dernekler Kanununun
ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan
hükümleri, siyasî partiler hakkında da uygulanır” denilmektedir. Türk
Medeni Kanunu’nun 87. maddesinde, kuruluş amacının gerçekleşmesinin olanaksız
hale gelmesi, ilk genel kurul toplantısının Kanunda öngörülen sürede yapılmamış
ve zorunlu organlarının oluşturulmamış olması, tüzük gereğince yönetim
kurulunun oluşturulmasının olanaksız hale gelmesi, olağan genel kurul
toplantısının iki defa üst üste yapılmaması gibi durumlar derneğin
kendiliğinden sona ermesi nedenleri olarak sayılmıştır.
6. Anayasa Mahkemesi, 17.5.2012 tarihli ve E.2012/1
(Değişik İşler), K.2012/2 sayılı, 8.12.2010 tarihli ve E.2009/4 (Değişik
İşler), K.2010/6 sayılı kararlarında, büyük kongrelerini süresinde yapmadıkları
için haklarında dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlıklarının sona
erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinde bulunulan partilerin, savunmaları
istenmelerinden sonra da olsa büyük kongrelerini yapmalarını, siyasi ve hukuki
varlıklarını devam ettirme yönünde bir iradenin varlığı olarak kabul etmiştir.
7. Davalı Partinin verdiği dilekçe ve eki belgelerden,
Parti’nin büyük kongresini 14.2.2016 tarihinde yapmış olduğu, organlarını
oluşturduğu, buna göre hukuki ve fiili varlığını sürdürdüğü anlaşılmıştır.
8. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Parti hakkında,
büyük kongresini üst üste iki kez süresinde yapmaması nedeni ile kendiliğinden
dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine
karar verilmesi istenilmiş ise de, bu istemden sonra
siyasi ve hukuki varlığını devam ettirme yönündeki iradesini büyük kongresini
yapmak suretiyle ortaya koyan Genç Parti hakkındaki istemin reddine karar
verilmesi gerekir.
9. Serruh KALELİ, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN ve M.
Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
V- HÜKÜM
Genç Partinin kendiliğinden dağılma hali ve buna bağlı
olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinin REDDİNE,
Serruh KALELİ, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN ile M. Emin KUZ’un karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA, 16.3.2016 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan ALTAN
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
KARŞIOY
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı son büyük kongresini
12.5.2007 tarihinde yaptıktan sonra, büyük kongresini 2 kez üst üste süresi
içinde yapmayan Genç Partinin kendiliğinden dağılma halinin ve hukuki varlığının
sona erdiğinin tespitini Mahkememizden talep etmiştir.
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 14. maddesinin
birinci fıkrasında siyasi partilerin en yüksek organının büyük kongre olduğu,
altıncı fıkrasında, büyük kongrenin parti tüzüğünün göstereceği süreler içinde
toplanacağı ve bu sürenin 2 yıldan az 3 yıldan fazla olmayacağı
belirtilmektedir.
İlgili Parti en geç 12.5.2013 de büyük kongresinin yapmış
olması gerekirken bu görevini bu süre içinde ifa etmemiş, mahkememize
gönderdikleri savunmada büyük kongrelerini 14.2.2016 tarihinde
gerçekleştirdiklerini ifade ettikleri görülmüştür.
Anayasa’nın 68. maddesinin üçüncü fıkrasında, siyasi
partilerin Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini
sürdürebilecekleri, 69/son fıkrada, Siyasi Partilerin kuruluş ve çalışmaları,
denetlenmelerinin kanunla düzenleneceği, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın
121. maddesinde Türk Kanunu Medenisinin ve Dernekler Kanununun ve dernekler
hakkında uygulanan diğer kanunların bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin,
siyasi partiler hakkında da uygulanacağı, Dernekler Yasası’nın 36. maddesinin
bu kanunda hüküm bulunmayan hallerinde ise Türk Medeni Kanunu’nun uygulanacağı
ve Türk Medeni Yasası’nın 87. maddesinin beşinci fıkrasının da Olağanüstü Genel
Kurul toplantısının 2 defa üst üste yapılmaması halini, derneklerin
kendiliğinden sona erme sebebi saydığı ve ifade ettikleri görüldüğünde,
kuralların dava konusu olayda birebir uygulanacak ve gözetilmesi gereken
normatif düzenlemeler olduğu açıktır.
Hal böyle iken, yasa kurallarını hiçe sayan ve büyük
kongre toplantı yapma son süresini yaklaşık 3 yıl geçiren davalı Partinin
14.2.2016 da büyük kongresini yapmış olması, Mahkememiz çoğunluğunca Siyasi
Partinin hukuki ve fiili varlığını sürdürme konusundaki iradesinin tezahürü
olarak kabul görüp, sübut bulmuş normlara aykırılık hali hukuka uygunluk
kapsamına alınmıştır.
Genç Partinin büyük kongresini süresinde yapmaması
halinde olacaklar yukarıda sayılan ilgili hukuk içinde açık ve net olup,
pozitif hukuk düzenlemeleri uygulayıcıya takdir hakkı tanımamaktadır.
Siyasi partiler Anayasal ve demokratik düzenin
vazgeçilmezleri olmak, milli şuur ve iradenin oluşturulması amacı ile ülke
çapında teşkilatlanarak çalışmak zorunda olan özel öneme haiz siyasi
ayrıcalıklı tüzel kişilikler ise Anayasa ve kanunlar çerçevesinde toplumu
yönetmeye talip olmanın ciddiyeti içinde kendi ödev ve görevlerini de aynı
sorumluluk ve görev bilinciyle yapmak zorundadırlar ki, yasa koyucuda bu
beklentileri süreyle sınırlandırarak kuralların desteklediği emredicilik ile
yaptırıma bağlı zorunluluklar yüklemiştir.
Anılan ödevin süresinde yerine gelmemiş olmasını hukuka
uygun hale getiren yasa kuralı yoktur. Normatif düzene karşı, süre dışında
yükümlülüğü yerine getiren parti iradesinin hukuken korunan bir önceliği
olamaz.
Anılan nedenler ile Cumhuriyet Başsavcılığının isteminin
kabul edilip süresinde ilk büyük kongresini yapmayan ve zorunlu organlarını
oluşturmayan siyasi partinin kendiliğinden dağılma halinin ve hukuki varlığının
sona ermiş olduğunun kabulüne karar vermek gerekirken aksi yönde oluşan
çoğunluk görüşüne katılınamamıştır.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 24.6.2015 tarihli ve 2015/1962
sayılı iddianamesinde, davalı Genç Partinin, 12/05/2007 tarihinde yapmış olduğu
son büyük kongresinden itibaren üç yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen,
büyük kongresini yapmaması nedeniyle bu aykırılığı gidermesi için 2820 s.
Kanun’un 104. maddesi uyarınca parti hakkında ihtar kararı verilmesi
istendiğini, Anayasa Mahkemesinin 18.06.2013 tarihli ve E. 2012/3, K.2016/3
sayılı kararı ile ilgili partiye “İhtarda Bulunulmasına” karar verildiğini,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Sicil Bürosunun düzenlediği
11.06.2015 tarihli tutanakta, Partinin 12.05.2007 tarihinde gerçekleştirmiş
olduğu son büyük kongresinden sonra büyük kongresini yapmadığının tespit
edildiğini; buna göre, davalı Partinin 12.05.2007 tarihinde yapmış olduğu büyük
kongresinden itibaren sekiz yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen büyük
kongresini yapmadığını, bu duruma bağlı olarak 2820 s. Kanun’un 14/6. ve 121.
maddeleri ile 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 36. maddesinin yollamasıyla Türk
Medeni Kanunu’nun 87/5. maddesi uyarınca üst üste iki kez süresinde büyük
kongresini yapmaması nedeni ile kendiliğinden dağılma halinin ve hukuki
varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesini iddia ve talep etmiştir.
2. Genç Parti Genel Başkan Yardımcısı, 23.10.2015 tarihli
yazısı ile Parti büyük genel kurulunu 14 Şubat 2016 tarihinde toplamayı
kararlaştırdıklarını Anayasa Mahkemesine bildirmiştir. Parti Genel Sekreteri
tarafından, Partinin olağanüstü büyük genel kurulunun 14.02.2016 tarihinde
yapıldığına ve parti organları için de gerekli seçimlerin yapıldığına ilişkin
25.02.2016 tarihli yazı Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir.
3. Mahkememiz çoğunluğu tarafından, davalı Partinin büyük
kongresini 14.2.2016 tarihinde yaptığı, organlarını oluşturduğu, buna göre
hukuki ve fiili varlığını sürdürdüğü; büyük kongresini yapan ve organlarını
oluşturarak hukuki ve fiili varlığını sürdürme konusunda irade ortaya koyan
parti hakkında, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 121. maddesi
yollamasıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87. maddesine göre hukuki
varlığının sona erdiğinin tespiti isteminin reddine karar verilmesi, gerektiği
sonucuna varılmıştır.
4. 2820 s. Kanunu’nun 121. maddesinin birinci fıkrasında,
“Türk Kanunu Medenîsi ile Dernekler Kanununun ve
dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan
hükümleri, siyasî partiler hakkında da uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumla bağlantılı olarak Türk Medeni Kanunu’nun, 87. maddesinde derneklerin
kendiliğinden sona erme halleri sayılmış, beşinci bentte de,
“olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması” nedenine
yer verilmiştir. Ayrıca, 5253 sayılı Dernekler Kanunu m. 36 gereğince de, “...Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun hükümleri uygulanır.”
5. Buna göre bir siyasi partinin, Siyasi Partiler Kanunu
m. 121 gereğince olağan genel kurulunu iki defa üstü üste aksatmaması
gerekmektedir. Bu zorunluluğa uymaması halinde aynı Kanun’un 121,I.
maddesinin yaptığı atıf ile Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu’nun konuya ilişkin
hükümleri siyasi parti hakkında da uygulama alanı bulmaktadır. Medeni Kanun m 87,I’ beşinci bentte de, derneklerin, olağan genel kurul
toplantısının iki defa üst üste yapılamaması halinde kendiliğinden sona ereceği
kabul edilmiştir. Görüldüğü gibi, hükümde derneğin sona ermesi için ayrıca
herhangi bir ihtara vs. gerek kalmaksızın, genel kurulun süresinde
yapılmamasıyla birlikte kanundan dolayı, kendiliğinden sona ermesi kabul
edilmiştir. Buna göre, olağan genel kurul toplantısını iki defa üst üste
yapmayan bir siyasi partinin de aynı şekilde, kendiliğinden sona ermesi
gereklidir. Siyasi parti kurucularının, partinin varlığını devam ettirmesi
yahut ettirmemesi konusundaki iradelerinin, bu sonucun ortaya çıkmasında
herhangi bir etkisi yoktur.
6. Dava konusu Genç Partinin, son büyük kongresini
12.05.2007 tarihinde yaptığı bu tarihten 14.02.2016 tarihine kadar büyük
kongresini yapamadığı sabittir. 2820 s. Kanun’un 14. maddesinin altıncı fıkrası
gereğince, “Büyük kongre parti tüzüğünün göstereceği süreler içerisinde
toplanır. Bu süre iki yıldan az üç yıldan fazla olamaz.” Şu halde Genç Parti, son büyük kongresinden itibaren yaklaşık 9
yıl sonra tekrar büyük kongresini yapabilmiştir. Davalı partinin, söz konusu
kanun hükümleri dikkate alındığında en geç 12.05.2013 tarihine kadar büyük
kongresini toplaması gerekiyordu. Bu tarihe kadar büyük kongre
toplanamadığından ve zorunlu organlar oluşturulamadığından, Genç Partinin tüzel
kişiliği Medeni Kanun m. 87,I gereğince kendiliğinden
sona ermiştir. Bu sonuç, kanundan dolayı (ipso jure) ortaya çıktığından, bu
tarihten sonra, 14.02.2016 tarihinde gerçekleşen büyük kongrenin, sona eren bir
partiyi tekrar canlandırması mümkün değildir.
7. Bu bağlamda ayrıca ifade etmek gerekir ki, siyasi
partilerin demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olması, demokrasi için
büyük bir öneme sahip olmaları, onların emredici kurallara uygun davranmaları
konusunda daha fazla hassasiyet göstermelerini gerektirir; yoksa öngörülen
kurallara aykırı davranma, verilen sürelere uymama ayrıcalığı vermez.
8. Yukarıda belirtilen nedenlerle, davalı Genç Partinin,
büyük kongresini süresinde yapmaması ve zorunlu organlarını oluşturmaması
nedeni ile kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının
sona erdiğinin tespitine karar verilmesine yönelik Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının talebi kabul edilip, siyasi partinin kendiliğinden sona
erdiğine karar vermek gerekirken; süresinden sonra, siyasi partinin büyük
kongresini yaptığı ve zorunlu organlarını oluşturduğu gerekçesiyle talebin
reddine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmamız mümkün olmamıştır.
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, davalı Genç
Parti’nin kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukukî varlığının
sona erdiğinin tespitine karar verilmesi hakkındaki talebinin reddine karar
verilmiştir.
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 14. maddesinin
altıncı fıkrasına aykırı davranarak büyük kongrelerini süresinde yapmadığı
için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Anayasa Mahkemesince
“İhtarda Bulunulmasına” karar verilen Genç Parti’nin, iddianamenin hazırlandığı
24/6/2015 tarihi itibariyle de büyük kongresinin toplanmadığı anlaşılmış; ancak
davanın açılmasından sonra davalı Partinin olağanüstü büyük kongresini
14/2/2016 tarihinde yaptığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2820 sayılı Kanunun 14. maddesinin altıncı fıkrası
gereğince parti büyük kongresinin iki yıldan az üç yıldan fazla olmamak kaydıyla
parti tüzüğünde gösterilen sürelerde toplanması gerekmektedir. Aynı Kanunun
121. maddesinde, Türk Medenî Kanunu ile Dernekler Kanununun
ve dernekler hakkında uygulanan diğer kanunların 2820 sayılı Kanuna aykırı
olmayan hükümlerinin siyasî partiler hakkında da uygulanması öngörülmekte; 4721
sayılı Türk Medenî Kanununun 87. maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı
bendinde ise “olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması”
da “kendiliğinden sona erme” sebeplerinden biri olarak belirlenmektedir.
Böylece, son büyük kongresini 12/5/2007 tarihinde yapan
Genç Parti’nin, 2820 sayılı Kanunun 14. maddesine göre en geç 12/5/2010 ve
12/5/2013 tarihlerinde yapması gereken iki büyük kongresini üst üste yapmadığı
ve 4721 sayılı Kanunun 87. maddesinde öngörülen “kendiliğinden sona erme”
sebebinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Tüzel kişiliğin sona erme yollarından biri de kanunda
belirtilen sebeplerin gerçekleşmesi ile kendiliğinden sona ermesidir. Dağılma
(infisah) olarak belirtilen bu durumda, tüzel kişilik herhangi bir organın veya
makamın karar almasına gerek kalmadan kanun hükmü gereği kendiliğinden sona
erer (Kemal Oğuzman/ Özer Seliçi/ Saibe Oktay-Özdemir, Kişiler Hukuku (Gerçek
ve Tüzel Kişiler), 14. bs., İstanbul 2014, s. 339; Ali Naim İnan, Türk Medeni
Hukuku, 3. bs., Ankara 2014, s. 204; Jale Akipek/ Turgut Akıntürk/ Derya Ateş,
Türk Medenî Hukuku, Birinci Cilt, Başlangıç Hükümleri, Kişiler Hukuku, 12. bs.,
İstanbul 2014, s. 558, 652).
2820 sayılı Kanunun 14. ve 121. maddeleriyle 4721 sayılı
Kanunun 87. maddesine göre, derneklerde olduğu gibi bir siyasî partinin büyük
kongresinin iki defa üst üste yapılamamasıyla da,
mahkeme kararına gerek olmadan parti tüzel kişiliği kendiliğinden sona ermiş
sayılır.
4721 sayılı Kanunun 87. maddesinin ikinci fıkrasına göre
bu konudaki mahkeme kararı, 4721 sayılı Kanunun 89. maddesi uyarınca
derneklerin feshi davasında olduğu gibi mevcut hukukî durumu ortadan kaldıran
(yani inşaî nitelikte) bir karar değil, tüzel kişiliğin kendiliğinden sona
erdiğinin tespitinden ibaret bir karardır. Dolayısıyla, 2820 sayılı Kanunun 14.
maddesindeki emredici hükme göre en geç üç yılda bir yapılması zorunlu olan üst
üste iki büyük kongresini sekiz yıldan daha uzun bir süre geçmesine rağmen
toplamayan anılan Partinin hukukî varlığı, 2820 sayılı Kanunun 121. ve 4721
sayılı Kanunun 87. maddeleri gereğince zaten kendiliğinden sona erdiğinden,
Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararı da bu hukukî durumun tespitine ilişkin
olacaktır. Esasen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebi de adı geçen
Partinin kapatılmasına değil, kendiliğinden dağılma hâlinin ve buna bağlı
olarak hukukî varlığının sona erdiğinin tespitine ilişkindir.
Bu hukukî durumun ortaya çıkmasından sonra, fakat mahkeme
kararı ile tespitinden önce olağanüstü büyük kongrenin toplanmış olması, adı
geçen Partinin “kendiliğinden dağılma hâli” ile buna bağlı olarak “hukukî
varlığının sona ermiş olduğu” gerçeğini değiştirerek Partinin hukukî varlığını
ihya edemez.
Diğer taraftan, Anayasanın 68. maddesinin ikinci
fıkrasında demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu belirtilen ve
üçüncü fıkrasında önceden izin almadan kurulacakları öngörülerek kurulmaları
kolaylaştırılan siyasî partilerin, aynı hüküm uyarınca Anayasa ve kanun
hükümleri içinde faaliyetlerini sürdürmeleri gerekmekte; Anayasanın 69.
maddesinin birinci fıkrasında da faaliyetleri ile parti içi düzenlemeleri ve
çalışmalarının demokrasi ilkelerine uygun olması gerektiği belirtilmektedir.
Kuşkusuz siyasî partilerin büyük kongrelerini çok uzun
olmayan belirli aralıklarla gerçekleştirerek yönetim ve denetim organlarını
belirlemeleri de, parti içi demokrasinin
gerçekleştirilmesinin; böylece kendi içinde demokratik mekanizmaların
işletilmesi suretiyle, partilerde siyasî faaliyet yapanların, hatta o
partilerin seçmenlerinin demokratik haklarını kullanabilmelerinin bir
gereğidir.
Bu itibarla, siyasî partilerin “kapatılması” için açılan
davalarda kapatma görüşüne karşı yapılabilecek yorum ve değerlendirmelerin,
parti içi demokrasinin sağlanması bakımından öngörülen “kendiliğinden sona
erme” durumunun tespiti amacıyla açılan davalarda geçerli olmadığı ve Anayasa
Mahkemesinin parti kapatma davalarından farklı olarak bu davalarda bir takdir
yetkisinin de bulunmadığı düşünülmektedir.
Bu sebeplerle, adı geçen siyasî partinin kendiliğinden
dağılma hâlinin ve buna bağlı olarak hukukî varlığının sona erdiğinin tespiti
için açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden,
çoğunluğun red yönündeki kararına katılmıyorum.