ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2009/10 (Siyasi Parti Mali Denetimi)
Karar Sayısı:2015/21
Karar Tarihi:1.7.2015
R.G. Tarih-Sayı:16.10.2015-29504
I- MALİ DENETİMİN
KONUSU
Güçlü Türkiye Partisi
2008 yılı kesin hesabının incelenmesidir.
Güçlü Türkiye Partisi,
21.12.2013 tarihli 3. olağan genel kongresinde fesih kararı almıştır.
II- İLK İNCELEME
1. Güçlü Türkiye Partisinin Anayasa Mahkemesine verdiği
2008 yılı kesin hesap çizelgeleri ile dayanağını oluşturan belgeler üzerinde
yapılan inceleme sonuçlarını içeren ve Raportör Sadettin CEYHAN tarafından
hazırlanan ilk inceleme raporu, Anayasa ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanunu’nun ilgili kuralları, bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
1- Parti Genel Başkanı Göksel AKMAN tarafından Anayasa
Mahkemesi Başkanlığına verilen 12.6.2008 tarihli yazıda, Güçlü Türkiye
Partisinin Genel Merkez ve il örgütlerinin 2008 yılında ait her hangi bir gelir
ve giderinin olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca Partinin 2008 yılında edindiği
taşınmaz ve değeri yüz milyon lirayı aşan taşınır malların, menkul kıymetlerin
ve her türlü hakların değerleri ile edinim tarihlerini ve şekillerini de
belirten listeler gönderilmemiştir.
2. 2820 sayılı Kanun’un 74. maddesinde, “Siyasi
partilerin mali denetimi Anayasa Mahkemesince yapılır. Anayasa Mahkemesi,
siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin Kanuni uygunluğunu
denetler.
3. Siyasi partilerin genel başkanları, karara bağlanarak
birleştirilmiş bulunan kesin hesap ile parti merkez ve bağlı ilçeleri de
kapsayan iller teşkilatının kesin hesaplarının onaylı birer örneğini Haziran
ayı sonuna kadar Anayasa Mahkemesine ve bilgi için Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına vermek zorundadırlar. Bu belgelere, ilgili siyasi partinin aynı
hesap döneminde edindiği taşınmaz ve değeri yüz milyon lirayı aşan taşınır
malların, menkul kıymetlerin ve her türlü hakların değerleri ile edinim
tarihlerini ve şekillerini de belirten listeleri eklenir.”,
4. 111. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ise
siyasi partilerin “74 üncü madde hükümlerine aykırı hareket eden sorumluları
hakkında, üç aydan altı aya kadar hafif hapis ve on beş milyon liradan otuz
milyon liraya kadar hafif para cezası verilir.”
hükümleri yer almıştır.
5. Hiçbir gelir ve gideri olmadığı gerekçesiyle Genel
Merkez ve il örgülerine ait kesin hesap cetvellerini ve aynı hesap döneminde
edindiği taşınmaz ve değeri 100 TL’yi aşan taşınır malların, menkul kıymetlerin
ve her türlü hakların değerleri ile edinim tarihlerini ve şekillerini de
belirten listeleri göndermeyen Parti yetkilileri hakkında 2820 sayılı Kanun’un
111. maddesinin (b) fıkrasına istinaden gerekli işlemlerin yapılması için
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması gerekir.
6. Ayrıca siyasi partilerin faaliyetlerini yürüttükleri
genel merkez, il ve ilçe başkanlıklarına ait binaların ya kendi mülkü veya kira
olması gerekir. Şayet parti yetkililerine ait binalarda siyasi faaliyette
bulunuluyor ise (Genel merkez, il, ilçe teşkilatının faaliyette bulunduğu
binalar) bu takdirde kira sözleşmesi düzenlenerek isabet eden tutarın partiye
bağış olarak kaydedilmesi gerekir.
7. Parti yetkililerinin sundukları kesin hesapta, Genel
Merkez ve il örgütlerine ilişkin her hangi bir gelir ve gider belirtilmemiştir.
Parti Genel Merkezi ve il örgütleri faaliyette olduğuna göre, bu teşkilatlara
ait en azından yönetim giderlerinin (kira, su, elektrik, telefon, kırtasiye
vb.) olması gerekir. Yönetim giderlerinin hesaplarda görülmemesi kayıt dışı
gelir ve gider oluşturulmuş olduğunu göstermektedir. Bu durumda, 2820 sayılı
Kanun’un 69. maddesindeki bir siyasi partinin bütün gelirlerinin o siyasi partinin
tüzel kişiliğinin adına elde edileceği ile aynı Kanun’un 70. maddesindeki bir
siyasi partinin bütün giderlerinin o siyasi partinin tüzel kişiliğinin adına
yapılacağı hükmüne aykırı davranılmıştır.
8. Mahkemeye hesap verilebilir şekilde kayıt ve belge
düzeninin oluşturulmaması ile hesabın dışında gelir ve gider oluşturulması
inceleme ve araştırmayı engellemeye yönelik eylemler olduğundan 2820 sayılı
Kanun’un 111. maddesinin (c) fıkrasına istinaden gerekli işlemlerin yapılması
için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması gerekir.
9. Diğer taraftan, gelir ve gideri olmadığı beyan
edilerek herhangi bir bilgi ve belge ibraz edilmeyen Parti Genel Merkez ve il
örgütlerine ait kesin hesabının denetimi gerçekleştirilemediğinden, Partinin
2008 yılı hesabının 2820 sayılı Kanun uyarınca kabul edilmesinin mümkün
olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
III- SONUÇ
Güçlü Türkiye Partisi 2008 yılı kesin hesabının
incelenmesi sonucunda;
1- Mahkemeye hesap verilebilir şekilde kayıt ve belge
düzeninin oluşturulmaması ile hesabın dışında gelir ve gider oluşturulması
inceleme ve araştırmayı engellemeye yönelik eylemler olduğundan 2820 sayılı
Kanun’un 111. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca yasal işlem
yapılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına,
2- Gelir ve gideri olmadığı beyan edilerek herhangi bir
bilgi ve belge ibraz edilmeyen Parti Genel Merkez ve il örgütlerine ait kesin
hesapların denetimi gerçekleştirilemediğinden, Partinin 2008 yılı hesabının
2820 sayılı Kanun uyarınca kabul edilmesinin mümkün olmadığına,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
1.7.2015 tarihinde karar verildi.
|
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
|
Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
KARŞIOY YAZISI
1. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 74. maddesinde,
siyasi partilerin genel başkanlarının, karara bağlanarak birleştirilmiş bulunan
kesin hesap ile parti merkez ve bağlı ilçeleri de kapsayan iller teşkilatının
kesin hesaplarının onaylı birer örneğini Haziran ayı sonuna kadar Anayasa
Mahkemesine vermeleri gerektiği öngörülmüştür. Aynı mahiyetteki bir hüküm 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
55. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer almaktadır.
2. Anayasa Mahkemesine gelen her türlü işler gibi siyasi
parti mali denetimleri de “ilk inceleme” ve “esas inceleme” aşamalarından
geçerek karara bağlanmaktadır. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 56. maddesinde düzenlenmiş olan siyasi
parti mali denetimlerinde ilk ve esas inceleme usulünde herhangi bir süre
öngörülmemiştir.
3. Mali denetimi yapılan Partinin inceleme yılına ait
hesaplarının ilk ve esas incelemeleri 1 Temmuz 2015 tarihinde tamamlanarak
karara bağlanmıştır. Bu durumda, denetimi yapılan Partinin geçmiş yıllara ait
mali denetimlerinin ilk ve esas incelemeleri karara bağlandığında, hesapların
Anayasa Mahkemesine sunulmasından itibaren beş yıl dolmuştur.
4. Anayasada öngörülen siyasi parti mali denetimi
kurumunun amaçlarına, genel hukuk ilkelerine ve korunmak istenen demokratik
değerlere bakıldığında, her hangi bir Devlet katkısı da almayan partilerin mali
denetimlerinin ait olduğu yıldan çok uzun zaman geçtikten sonra yapılmasının
hangi üstün hukuki yarara hizmet ettiğini anlamak güçtür. Bu nedenle, büyük
gecikmelerle yapılan bu tür mali denetimlerin karara bağlanması ve denetime
bağlı hukuki sonuçlar çıkarılması yerine, dosyanın işlemden kaldırılmasına
karar verilmesi gerekmektedir. Bu konudaki gerekçelerimiz kısmen daha önceki
mali denetimlere ilişkin karşı oy yazılarımızda da açıklanmıştır (S.P.M.D.,
E:2009/37, K:2014/86, 30.01.2015 tarihli ve 29252 sayılı Resmî Gazete; S.P.M.D.
E:2001/20, K:2009/48, 26.11.2009 tarihli Resmî Gazete).
5. Konunun hukuk devletinin temel unsurlarından olan
hukuk güvenliği ve adil yargılanma hakkına ilişkin boyutları bulunduğu kadar,
siyasi parti özgürlüğüne yapılmış bir temel hak ihlali de söz konusu
olabilecektir. Bunun nedenleri aşağıda açıklanmıştır.
6. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin
temel bir öğesinin de hukuk güvenliği olduğu, Anayasa Mahkemesinin de birçok
kararında vurgulanmıştır.
7. Yasaların toplum hayatında hangi işlem veya eylemleri
yaptırıma bağladığı, hangi eylemlerin suç veya kabahat oluşturdukları, kasıtlı
veya kusurlu olarak meydana gelen hukuka aykırılıkların hangi sonuçları
doğuracağı, bu konularda hangi işlemlerin kimler tarafından yapılacağı, kusurlu
eylemin ne zamana kadar soruşturulacağı ve kovuşturulacağı, yasalarda ve
Anayasa ile yasaların verdiği yetkiye dayanarak gerçekleştirilmiş alt
düzenlemelerde açıkça belirtilmiş olmalıdır. Aksi takdirde hukuki
öngörülebilirlikten ve hukuk güvenliğinden söz edilemez.
8. Siyasi Partilerin mali denetimi, Anayasa’da, 2820
sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nda, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nde
düzenlenmiştir. Mevzuatta, mali denetimin prosedürü hakkında ayrıntılı hükümler
yer almakla birlikte, sürelerle ilgili hükümler sadece 2820 sayılı Siyasi
Partiler Kanunu’nun belge saklama yükümlülüğüne ilişkin 69. ve 70. maddelerinde
yer almaktadır. Buna göre, siyasi partilerin gelir ve gider belgelerini saklama
yükümlülüğü, Anayasa Mahkemesinin ilk inceleme kararının ilgili siyasi partiye
bildirilme tarihinden itibaren beş yıldır. İptal ve itiraz davalarındakinin
aksine, mali denetimlerde ilk incelemenin hangi süre içinde yapılacağı
belirtilmemiştir.
Öte yandan, mevzuatta, siyasi partilerin hesaplarını,
hesap yılını takip eden Haziran ayının sonuna kadar Anayasa Mahkemesine
vermeleri öngörülmüş olmakla birlikte, denetimin hangi sürede karara
bağlanacağı hakkında da tabiatıyla bir hüküm bulunmamaktadır.
9. Hukuk güvenliğinin gereği olan öngörülebilirlik
ilkesi, kişilerin belirsiz sürelerle denetlenme ve muhtemel bir para cezasına
çarptırılma tehdidi altında tutulmalarına olanak vermez. Nitekim hukukumuzda
gerek vergi usul kanunu ile gerek ticaret kanunundaki hükümlerle, belge saklama
ve kamu alacağından sorumlu olma konusunda kişiler lehine çeşitli güvenceler
getirilmiştir ve birbirine benzer şekilde beş yıllık süreler öngörülmüştür.
Ancak, siyasi partilerin mevzuatta bu tür güvenceleri bulunmamaktadır, çünkü
ilk incelemenin yapılması ve esasın karara bağlanması tamamen ucu açık bir
prosedüre tabi tutulmuştur.
Hukuk güvenliğine aykırı olan ve 12 Eylül 1980 askeri
rejiminin ürünü olan yasadan kaynaklanan bu durumun mevzuat değişiklikleriyle
bu güne kadar düzeltilmemesi karşısında, Anayasa Mahkemesinin içtihat tesis
etme yoluyla siyasi parti mali denetimlerini hukuk devleti esaslarına uygun
hale getirmesi mümkündü ve bu nedenle beş yıl veya daha eski yıllara ait mali
denetimlerin işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirdi. Ancak bu yola
da gidilmediğinden, beş yıl ve daha fazla zaman geçmiş evrak üzerinden mali
denetim yapılmasına devam edilmektedir. Bu yöndeki uygulama, hukuk devleti
ilkesine aykırıdır.
10. Siyasi partiler, Anayasa’nın ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (AİHS) güvencesi altında olduğundan, şu hususların da
belirtilmesi yerinde olur:
Anayasa’nın 67. maddesinde seçme ve seçilme hakkı ile bir
siyasi parti içinde faaliyette bulunma hakkı, 68. maddesinde siyasi parti kurma
hakkı düzenlenmiş; yine 68. maddede siyasi partilerin demokratik siyasi hayatın
vazgeçilmez unsurları oldukları belirtilmiştir. AİHS’nin örgütlenme özgürlüğüne
ilişkin 11. maddesi de siyasi parti faaliyetlerini güvence altına almaktadır.
11. Zaman sınırlamasına ve yasa ile belirlenmiş sürelere
tabi olmayan bir şekilde mali denetim yapılması ve bunun sonucunda, geçmiş
yıllara ait harcama belgelerinin usulüne uygun olarak sunulamadığı
gerekçesiyle, yine üst sınırı da olmaksızın, belirsiz miktarlarda para cezası
(Hazineye irat kaydı) kesilebilmesi, denetim yılına ait bulgulardan hareketle
çeşitli suç duyurularında bulunulması, siyasi faaliyet ve siyasi parti
özgürlüğüne yapılmış bir müdahaledir.
12. Siyasi Parti özgürlüğüne yapılan müdahalenin,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtildiği şekilde, yasa ile yapılması, demokratik
bir toplumda zorunlu olması ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması
gerekmektedir.
Mali denetim, siyasi parti faaliyetlerine yapılmış bir
müdahale olmakla birlikte, demokratik bir toplumda zorunlu olduğu açıktır.
Ancak, siyasi parti mali denetimlerinin ucu açık, yani yasa ile belli sürelere
bağlanmamış bir uygulama kapsamında gerçekleştirildiği, bu konuda yeterli yasal
çerçeve bulunmadığı, kıyas yoluyla uygulanabilecek mevzuat hükümlerinin de Anayasa
Mahkemesince resen uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda siyasi parti
faaliyetlerine yapılmış müdahalenin, demokratik bir toplumda zorunlu olsa bile,
“yasa ile düzenlenme” koşuluna uyduğu söylenemez.
Bu nedenle beş yıldan sonra yapılan denetimlerin, buna
bağlı suç duyurularının ve irat kaydı kararlarının, hukuk devleti ilkesine
aykırı olduğu kadar, Anayasa’nın 68. maddesinin, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. maddesinin de ihlalini oluşturduğunda şüphe
bulunmamaktadır.
13. Anayasa Mahkemesinin yaptığı mali denetim, dosya
üzerinden yapılan, temyiz ve itirazı kabil olmayan bir yargılamadır. Yargılanan
tüzel kişi sıfatıyla, denetlenen partinin, Anayasa’nın 36. ve AİHS’nin 6.
maddelerinde yer alan adil yargılanma hakkından yararlanması gerekeceği
tartışmasızdır.
14. Anayasa’nın 36. ve AİHS’nin 6. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında, makul sürede yargılanma da
bulunmaktadır. Her türlü ölçüte göre, dosya üzerinden ve tek dereceli olarak
yapılan mali denetimlerin beş yıl veya daha uzun sürelerde karara bağlanmasının
makul ve haklı bir nedeni olamayacağından, adil yargılanma hakkının da bir
ihlalini oluşturduğu açıktır.
Bu nedenlerle, denetlenen Parti hakkındaki çoğunluk
kararına katılmıyorum.
|
|
|
|
|
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|