ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2009/3 (Değişik
İşler)
Karar Sayısı:2009/2
Karar Günü:15.10.2009
R.G.
Tarih-Sayı:26.11.2009-27418
DAVACI : Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı
DAVALI : Adalet
Partisi
DAVANIN KONUSU : Adalet
Partisi'nin kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının
sona erdiğinin tespiti istemidir.
I- İDDİANAME
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28.7.2009 günlü,
SP.41 Sor. 2009/4 sayılı iddianamesi şöyledir:
“KANITLAR
a)
Adalet Partisi Tüzüğü,
b)
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi
Partiler Sicil Bürosu'nun davalı
Parti ile ilgili olarak düzenlediği tutanak,
c) Davalı Siyasi Parti hakkında
Cumhuriyet Başsavcılığı'mızın 28.06.2001 gün ve SP 78 Hz.2001/7 sayılı dilekçesi ile istenen ihtar
istemi konusunda Yüksek Anayasa
Mahkemesi'nin verdiği 09.01.2002 gün ve Esas 2001/7 (Siyasi Parti İhtar) Karar
2002/4 sayılı kararı,
d) Davalı Siyasi Parti hakkında
Cumhuriyet Başsavcılığı'mızın 29.05.2002 gün ve SP 78 Hz.2002/7 sayılı iddianamesi ile açılan dağılma
halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar
verilmesine ilişkin davamız üzerine Yüksek Anayasa Mahkemesi'nin verdiği
12.7.2006 gün ve Esas 2002/3 (Değişik
İşler) Karar 2006/2 sayılı hükmü ve ekleri,
A - GENEL AÇIKLAMA
Siyasi partiler, kuruluş bildirge ve
belgelerini yasanın öngördüğü biçimde
İçişleri Bakanlığı'na vermekle tüzel kişilik kazanırlar.
Tüzel kişilik kazanan bir siyasi
partinin hukuki varlığının mahkeme kararı ile sona erdirilmesi, Anayasa ve 2820
sayılı Siyasi Partiler Yasası'nda düzenlendiği üzere ancak kapatma davası ile mümkündür.
Kapatma davasına bakmakla görevli
olan Anayasa Mahkemesi'nin, bir siyasi partinin kapatılmasına hükmedebilmesi için, öncelikle o siyasi partinin
hukuken var olduğunu
tespit etmesi gerekmektedir. O halde; Anayasa Mahkemesi'nin,
görmekte olduğu bir kapatma davası içerisinde siyasi parti tüzel kişiliğinin devam edip etmediğini ön sorun olarak
inceleme yetki ve görevine öncelikle sahip olduğu tartışmasızdır.
Siyasi partiler hakkındaki mali
denetim veya benzeri diğer işlemler söz
konusu olduğunda da, öncelikle siyasi partinin “hukuken var olup olmadığı” sorusu akla gelmekte ve bu sorunun yanıtlanması
gerekmektedir. Kuşkusuz hukuk
sistemimiz içerisinde, bir siyasi partinin “hukuken var olup olmadığı” sorusunu yanıtlama yetki ve görevi Anayasa
Mahkemesi'ne aittir. Bu şekilde belirtilen sorunun yanıtlanmasının ancak
görülmekte olan bir dava içerisinde ön sorun
olarak mümkün olduğu, Anayasa Mahkemesi'nin “bir dava olmadan” böyle bir incelemeyi yapamayacağı hususu söylenemez.
Anayasa Mahkemesi talep üzerine her
zaman bu konuda inceleme yapmakla görevli olup; bu konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşımak görevi ise, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı'na aittir.
Siyasi partinin hukuken var olup olmadığı yani hukuki
varlığının son bulup bulmadığına ilişkin dava, özde bir tür kapatma davası
değildir. Bu nedenle kapatma davası için geçerli olan hükümler burada mutlak
olarak uygulanamaz. Ancak, mevzuat bütünüyle
dikkate alındığında, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru olan
siyasi partiler hakkında, kapatma davalarına uygulanan bazı kuralların bu konuda da geçerli olduğunda kuşku duymamak
gerekmektedir.
Siyasi parti, milli iradenin
oluşturulması amacı ile kurulmaktadır. Bu husus 2820 sayılı Siyasi Partiler
Yasası'nın 2. maddesinde de ifade edilmektedir. Milli
iradenin oluşmasını esas alan ve bu amaçla kurulan bir siyasi partinin, üye yazımı ve kaydı yoluna gitmesi, bu nedenle parti
kurucuları ve yasada belirtilen diğer üyelerinden oluşan “kurucular
kurulu” tarafından merkez karar ve yönetim kurulları
ile merkez disiplin kurulunu oluşturması; bu kurullarca da yukarıdan aşağıya doğru olarak il teşkilatının kurulması, il
teşkilatı tarafından ilçe, ilçe teşkilatı
tarafından da belde teşkilatlarının oluşturulması gerekmektedir.
Bir siyasi partinin kuruluşunu
takiben olağan büyük kongresini yapabilmesi için ise, kurulu belde teşkilatı tarafından yapılacak
kongreyi takiben, ilçe
kongresinin yapılarak, tespit edilecek delegelerle il kongresinin gerçekleştirmesi ve ilden de tespit
edilecek delegelerle, (doğal delegelerin de katılımıyla)
büyük kongrenin toplanması icap etmektedir.
Bu şekilde parti kararları ve
yönetimi, tabandan hareketle demokratik esaslar çerçevesinde oluşmakta; kendi içerisinde
demokratik kurallara göre yönetilen partinin de, demokratik esaslar çerçevesinde milli iradeyi
oluşturmak için
faaliyette bulunması ve bunun için de seçimlerle gelinen organlara talip olması, dolayısıyla seçimlere katılması lazımdır.
B- DAVANIN KONUSU
Adalet Partisi belgelerini 11.04.1995 tarihinde İçişleri
Bakanlığı'na vererek 2820 Sayılı Siyasi
Partiler Yasası'nın 8. maddesi uyarınca tüzel kişilik kazanmıştır.
Adalet Partisi kurulduğundan bu
güne kadar:
- Hiçbir yerde teşkilatlanmadığı, üye kaydetmediği,
- Derneklerin kendiliğinden son
bulma hallerini düzenleyen 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu'nun 87. maddesindeki : “Olağan genel kurul toplantısının iki defa
üst üste yapılamaması” şeklindeki düzenlemeye karşın büyük kongresini iki kez
üst üste yapmadığı,
- Tüzüğünde öngörülen
yönetmelikleri, organlarını toplayamadığı için çıkaramadığı,
- Herhangi bir faaliyet içerisinde bulunulmadığı, bu
bağlamda kuruluşunu takiben seçimlere katılma
yeterliliğine hiçbir zaman ulaşmadığı için herhangi bir seçime de
katılmadığı,
Anlaşıldığından, kuruluş amaç ve
koşullarını kaybeden adı geçen Partinin kendiliğinden dağılmış sayıldığının tespitini talep zorunluluğu
doğmuştur.
C- KONUYLA İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
Konuyla ilgili olarak Anayasa ve diğer yasalarda yer alan
hükümler:
a)
Anayasa'daki düzenlemeler :
Madde 68/3: “Siyasi partiler önceden
izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun
hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.”
Madde 69/1: “Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi
düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi
ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.”
Madde 69/son; “Siyasi partilerin
kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri,
kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasi partilerin ve
adayların seçim harcamaları ve usulleri
yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir,”
b)
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu :
Madde 3 : “Siyasi partiler, Anayasa
ve kanunlara uygun olarak; milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla,
tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri
doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını
sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş
medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan
tüzelkişiliğe sahip kuruluşlardır.”
Madde 4/2: “Siyasi partilerin
kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi, faaliyetleri ve kararları Anayasa'da nitelikleri
belirtilen demokrasi esaslarına aykırı olamaz.”
Madde 5/2: “Siyasi partiler, Anayasa
ve kanunlar çerçevesinde, önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar.”
Madde 7: “Siyasi partilerin
teşkilatı; merkez organları ile il, ilçe ve belde teşkilatlarından; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Grubu ile il genel meclisi ve belediye meclisi gruplarından ibarettir. Siyasî partilerin tüzüklerinde
ayrıca kadın kolu,
gençlik kolu ve benzeri yan kuruluşlarla, yabancı ülkelerde yurtdışı temsilciliği kurulması öngörülebilir.”
“Belde teşkilatı il ve ilçe
merkezleri dışında belediye teşkilatı olan yerlerde kurulur.”
“Belde teşkilatları ilçe
başkanlığına bağlıdır. Bu teşkilatların seçim tarzı, kuruluş ve faaliyet şekil ve şartları, üye sayısı,
il ve ilçe teşkilatlarıyla münasebetleri
siyasi partilerin tüzüklerinde gösterilir.”
Madde 8/3: “Siyasi partiler, bildiri ve belgelerin,
İçişleri Bakanlığına verilmesiyle tüzel kişilik kazanırlar.”
Madde 10: “Cumhuriyet Başsavcılığınca her siyasi parti
için bir sicil dosyası tutulur.
Bu sicil dosyasında:
…b) Merkez organları ile, teşkilat
kurdukları il, ilçe ve beldeleri, bunların organlarında görev alanların adlarını, soyadlarını, doğum yer
ve tarihlerini, meslek
veya sanatlarını ve ikametgahlarını gösterir onaylı listeleri, ...
Bulunur.
Madde 14/6 : “Büyük kongre parti
tüzüğünün göstereceği süreler içerisinde
toplanır. Bu süre iki yıldan az üç yıldan fazla olamaz.”
Madde 14/7 : “...Parti kurucuları
ilk büyük kongreyi, partinin tüzelkişilik
kazanmasından başlayarak iki yıl içinde toplamak zorundadırlar.”
Madde 31 : “Siyasi partilerin merkez
teşkilatı Ankara il merkezinde ... bulunur.”
Madde 121 : “Türk Kanunu Medenisi ile Dernekler Kanununun
ve dernekler hakkında uygulanan diğer
kanunların bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri,
siyasi partiler hakkında da uygulanır.”
c) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu :
Madde 87 : “Dernekler, aşağıdaki hâllerde kendiliğinden
sona erer:
1. Amacın gerçekleşmesi,
gerçekleşmesinin olanaksız hâle gelmesi veya sürenin sona ermesi,
2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede
yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması,
3. Borç ödemede acze düşmüş olması,
4. Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının
olanaksız hâle gelmesi,
5. Olağan genel kurul toplantısının iki
defa üst üste yapılamaması.
Her ilgili, sulh
hâkiminden, derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitini isteyebilir.”
d) Dernekler Kanunu :
Madde 36 : “...Bu Kanunda hüküm
bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun hükümleri uygulanır,”
D - HUKUKSAL DURUM :
Siyasi parti tüzel kişiliğinin son bulduğu yani dağılmış
sayıldığının tespitine yönelik talepte
bulunma ve karar verme yetki ve görevinin kime ait olduğu, hangi
hallerde bu kararın verilebileceği, bu kararın niteliğinin ne olduğu ve hangi tarihten itibaren hüküm ifade edeceği
hususlarının açıklanması gerekmektedir.
a) Görev ve yetki:
Siyasi partilerin nasıl tüzel
kişilik kazanacağı 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nda
ayrıntıları ile düzenlenmesine rağmen, tüzel kişiliğin (kapanma veya kapatılma kararı olmaksızın) hangi hallerde
kendiliğinden son bulacağı konusunda ise bu Yasada açık bir düzenleme
mevcut değildir.
Ancak, 2820 sayılı Yasa'nın 121/1. maddesinde, “Türk
Medeni Yasası ile Dernekler Yasası'nın ve
dernekler hakkındaki diğer yasaların, Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olmayan hükümlerinin, siyasi
partiler, hakkında da uygulanacağı” belirtilmiş;
bu şekilde diğer yasalardaki düzenlemelerin tekrarından kaçınılmıştır.
5253 sayılı Dernekler Kanunu'nda
konuyla ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiş,
anılan Yasanın 36. maddesinde ise bu Yasada hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
uygulanacağı öngörülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
87. maddesinde bir derneğin hangi hallerde
dağılmış sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Bu maddelerin; siyasi partiler konusundaki Anayasal
kurallar ile Siyasi Partiler Yasası'ndaki düzenlemelere aykırı olmayan
hükümlerinin, siyasi partiler hakkında da uygulanması söz konusudur.
Anayasa, 2820 sayılı Siyasi Partiler
Yasası, 2797 sayılı Yargıtay Yasası ve 2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasa
hükümlerine göre, siyasi partilerden istemde bulunma, parti faaliyetlerini izleme, soruşturma ve gerektiğinde
kapatma ile hukuki varlığın son bulduğunun
tespiti konusunda dava açma görevi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na
aittir. Belirtilen mevzuat gözetildiğinde siyasi partilere yasalarda öngörülen yaptırımı uygulayacak merci
ise kuşkusuz Anayasa Mahkemesi'dir.
Mevzuat hükümleri ve Anayasa
Mahkemesi'nin yerleşik kararlarına göre “siyasi partinin hukuki varlığının mevcut olup
olmadığı” konusunun, yalnızca Anayasa
Mahkemesi'nce incelenmesi mümkündür. Çünkü, 2820 sayılı Yasa'nın 121/1. maddesindeki düzenlemede, diğer yasaların “siyasi
partiler yasasına aykırı olmayan
hükümlerinin siyasi partiler hakkında da uygulanabileceği” ifade edilirken; siyasi partilerin dernekler gibi
işlem göremeyecekleri, dolayısıyla
siyasi partiler konusunda görevlendirilmesi nedeniyle, Anayasa Mahkemesi dışında bir başka mahkemenin bu konuda
yetkili ve görevli olamayacağı öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin bu
incelemeyi yapabilmesi ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talepte
bulunmasına bağlıdır. Böyle bir talep
veya inceleme için görülmekte olan veya ayrı bir dava bulunmasına da
gerek yoktur.
b) Dağılma nedenleri:
2820 sayılı Yasa'nın 121. maddesi
göndermesiyle Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanunu'ndaki hükümler ışığında siyasi partilerin
dağılma nedenleri sıralanacak olursa;
- Siyasi partinin
kuruluş amaç ve şartlarını kaybetmesi, kuruluş amacının gerçekleşmesinin
olanaksız hale gelmesi,
- Acze ya da borç ödemede acze
düşmesi,
- Merkez karar ve yönetim kurulunun
tüzük gereğince oluşturulmasının olanaksız hale gelmesi,
- İlk genel kurul toplantısının
süresinde yapılmaması ve zorunlu organlarının oluşturulmamış olması,
- Olağan genel kurul toplantısını üst
üste iki kere yapılamaması
Durumlarında siyasi partinin
dağılmış sayılma durumunun incelenmesi gerekmektedir.
Burada üzerinde durulması gereken husus, bahse konu
nedenlerin gerçekleşmesi halinde, 2820 sayılı
Yasa'nın 104/1. maddesine göre, ön koşul olarak Anayasa Mahkemesinden ihtar kararı alınmasının gerekip
gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bir siyasi parti hakkında öncelikle
2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası ve doğal olarak anılan Yasa'nın 104/1. maddesindeki hükmün
işletilmesi gerekmekte
ise de; bu maddenin işletilmesi ortada hukuken bir siyasi partinin var olduğu yani aykırılığı
giderebilecek bir siyasi partinin mevcudiyetinden söz edilebildiği haller için söz konusu olabilir. Diğer
bir ifade ile ortada, hukuken bir siyasi parti yok ise, ihtar kararını yerine
getirebilecek hukuksal
bir kişilikten de söz edilemez. Bu halde o siyasi parti hakkında ihtar kararı alınması değil, tüzel
kişiliğinin son bulmuş olduğunun tespit edilmesi yoluna gidilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, bir
dernek için ilk kongrenin süresinde
yapılmaması dağılmış sayılma nedeni iken; sadece bu neden bir siyasi parti hakkında başlı başına dağılma nedeni
oluşturmayıp; 2820 sayılı Yasa'nın 104.
maddesinin işletilmesini gerektirir bir durumdur.
c) Kararın niteliği:
Siyasi partinin hukuki varlığın son
bulduğunun, yani dağılmış sayılmanın tespiti konusunda verilecek karar, çekişmesiz yargısal bir
tespit kararıdır.
Dağılmış sayılma talebinin yerinde görülmesi halinde, mevcut, hukuken var olan bir hasımdan söz
edilemeyeceğinden, yargısal işlem çekişmesiz nitelik
taşımaktadır.
Yüksek Mahkemeniz de, dağılmış
sayılmanın tespitine yönelik davaları,
çekişmeli yargısal bir işlem olarak değil; çekişmesiz yargısal bir işlem olarak
değerlendirmekte ve dava olarak değil “değişik işler” nitelendirmesi ile
yürütmektedir.
Yargısal bir değerlendirme sonucunda
bu tespit kararı verildiğinden; karar
kuşkusuz “yargısal” bir nitelik taşımaktadır.
Dağılmış sayılmanın tespiti kararı,
dağılma nedeninin varlığı halinde ve talep üzerine verilebilecek bir karardır. O halde talep anında ya da
öncesinde bu nedenlerin mevcut olması
gerekmektedir.
Bu tespit kararı ile parti tüzel kişiliği sona ermeyip,
tüzel kişiliğin daha önce kendiliğinden son
bulduğu tespit edildiğinden, tespit kararına konu nedenlerin hangi
tarihte gerçekleşmiş sayıldığı da önemlidir. Şöyle ki; tespit kararının, hangi tarihten itibaren hüküm ifade
edeceği; bir diğer anlatım ile verilecek
tespit kararının, talep tarihinden mi' yoksa daha önceki bir tarihten itibaren mi' geçerli olacağı hususu, tespite
dayanak olan nedenlerin hangi tarihte gerçekleşmiş olduğunun
belirlenmesi ve bilinmesini de gerektirmektedir.
Yukarıda belirtilen hükümler
çerçevesinde, bir siyasi partinin kuruluş ya
da varlık nedenlerini kaybetmiş sayılmasının “yasa ile öngörülmesi” ve içerik itibariyle bu şekilde “meşru amaç” ve “demokratik
toplumda gereklilik” ölçütlerine
uygunluğu halinde, evrensel normlara aykırılık halinden de söz edilmesi
mümkün değildir.
E- DEĞERLENDİRME
Davalı Adalet Partisi'nin kuruluş
aşamasında bildirilen “Yeşilyurt Sokak No 38/12 Aşağıayrancı/Ankara” adresindeki genel merkez adresi boşaltılmış, genel merkez adresi olarak 21.09.2006 günlü
dilekçe ile “Cinnah Caddesi, Farabi Sokak
No 12/10 Ankara ve Birlik mahallesi 4. Cadde No 13/8 Çankaya/Ankara” 06.12.2007 tarihli dilekçe ile de
“Kavaklıdere Bilezik Sokak No 6/6 Ankara” adresi Cumhuriyet
Başsavcılığımıza bildirilmiştir.
Siyasi Partiler Yasasının 10.
maddesi uyarınca; il, ilçe ve beldelerde teşkilat
kurduğuna, kuruluş bildirgesinde yer alan kurucu üyeler dışında partiye üye kaydettiğine ve faaliyetini sürdürdüğüne dair
hiçbir bilgi ve belge Cumhuriyet
Başsavcılığımızdaki sicil dosyasına intikal ettirilmemiştir.
Partinin milli iradenin
oluşturulması için bu şekilde hiçbir çalışma, üye kaydı ve örgütlenme
içerisinde olmadığı, kuruluşundan itibaren seçimlere katılma yeterliliğine
hiçbir zaman sahip olmadığı için, herhangi bir seçime de katılmadığı anlaşılmaktadır.
2820 sayılı Yasa'nın belirttiği ve
anılan Partinin tüzüğünde de yer alan zorunlu yönetmelikler de çıkartılmamıştır.
Davalı Siyasi Parti hakkında
Cumhuriyet Başsavcılığımızın 28.06.2001 gün ve
SP 78 Hz 2001/7 sayılı dilekçesi ile ilk büyük kongresini yapmadığından
bahisle 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasasının 104. maddesi uyarınca istenilen
ihtar istemi konusunda Yüksek Mahkemenizin 09.01.2002 gün ve 2001/7 (Siyasi
Parti İhtar) Esas, 2002/4 sayılı kararı ile aykırılığın giderilmesi hususunda davalı Adalet Partisine ihtarda
bulunulmasına karar verilmiştir.
Yine Cumhuriyet Başsavcılığımızın
29.05.2002 gün ve SP.78 Hz.2002/7
sayılı iddianamesi ile davalı Partinin kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının
sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebiyle açtığımız davamız, Yüksek Mahkemenizin
12.07.2006 gün ve 2002/3 (Değişik
İşler), 2006/2 Karar sayılı hükmü ile “ Anayasa Mahkemesi'nin 26.04.2002 günlü, 24737 sayılı
Resmi Gazete'de yayımlanan 09.01.2002 günlü, E:2001/7 (SPI), K:2002/4 sayılı kararıyla Adalet Partisi'ne, büyük
kongresini yapması için 6 aylık süre
verilmiştir. Parti, derneklerden farklı olarak siyasi partiler açısından ihtar sebebi sayılan ilk genel
kurul toplantısını 26.10.2002 günü
çoğunluk sağlanamadığı için ertelemişse de, 16.11.2002 tarihinde gerçekleştirmiş ve yetkili organlarını oluşturmuş
olup böylece ihtar kararının gereğini
yerine getirmiştir. Bu arada, 2820 sayılı Yasa'nın 8/2 ve 31. maddelerine
uygun bir biçimde genel merkez adresini bildirmiştir. Buna göre siyasi partinin kuruluş amacının gerçekleşmesinin
olanaksız hale gerdiğinden de söz
edilemez. Bu nedenlerle, koşulları oluşmadığından Adalet Partisi'nin dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki
varlığının sona erdiğinin tespiti isteminin
reddine karar verilmesi gerekir” gerekçesiyle reddedilmiştir.
Siyasi Partiler Yasasının 14/6.
maddesinde yer alan “Büyük kongre parti tüzüğünün göstereceği süreler içerisinde toplanır. Bu süre iki
yıldan az üç yıldan
fazla olamaz.” ve demeklerin kendiliğinden son bulma hallerini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 87.
maddesinde ki: “Olağan genel kurul
toplantısının iki defa üst üste yapılamaması” şeklindeki emredici hükümlere rağmen, 11.04.1995 tarihinde tüzel
kişilik kazanan davalı Adalet Partisi ilk büyük kongresini Yüksek
Anayasa Mahkemesinin verdiği ihtar kararı ile kendiliğinden dağılma halinin ve
buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin
tespitine ilişkin açtığımız davamız üzerine 16.11.2002 tarihinde yapmış, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası ve
Tüzüğü'nün öngördüğü yetkili organlarını
oluşturmuş, bunun dışında anılan tarihten bu güne kadar büyük kongresini
toplamamış, böylelikle büyük kongresini iki defa üst üste yapmamış duruma düşmüştür.
Tüm bu hususlar Adalet Partisi'nin
Başsavcılığımızda tutulan siyasi parti sicil
dosyası üzerinde yapılan incelemelerle de sabit olmuştur.
Siyasi Partiler, milli iradenin
oluşmasını sağlayacak demokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde, ülke çapında faaliyet
göstermek üzere teşkilatlanacak, Anayasa'da
niteliği belirtilen demokratik esaslara uygun olarak çalışacak kuruluşlardır. Anayasa'nın 68. maddesi, siyasi partilerin
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez
unsurlarından olduğunu sayarken Anayasaya ve kanunlara, hukuk devleti ilkelerine uygun faaliyet sürdüreceklerini belirtmektedir. Siyasi parti hiçbir faaliyet
yapmayacak ise kurulmamalı, kurulmuş ise kanuni görevlerini süresi içinde
Anayasada kendisine verilen önemle orantılı olarak yerine getirmelidir. Parti kuruluşunu takiben, teşkilatını
kuracak, organlarda görev alanları
Cumhuriyet Başsavcılığına bildirecek, amacı ile özdeşleşen şekilde üye kayıtları yapacak, aidat toplayacak toplumsal
görevini yerine getirecek merkez organı, partiyi temsil edecek başkan ve diğer
icra ve disiplin organlarını seçecek,
büyük kongresini yapacak, seçim kurulundan tasdikli üye kayıt, gelir gider, demirbaş ve defterlerini tutacak, mali
ve idari sorumluluğuna uygun davranacak, Anayasa Mahkemesince yapılacak
denetime uygun koşullarını hazırlayacaktır.
Davalı siyasi Parti bu sayılan
Anayasal görevlerinden hiçbirini bugüne kadar
yerine getirmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Adalet Partisi'nin amacını gerçekleştirmek için gerekli kuruluş koşullarını kaybettiği, Anayasa ve
2820 sayılı Siyasi
Partiler Yasasında yer alan hükümler çerçevesinde bir siyasi parti niteliği taşımadığı kuşkusuzdur.
Adalet Partisi, yasanın öngördüğü kuruluş amaç ve şartlarını taşıma ve sürdürme iradesine sahip
değildir; bu iradeyi, kuruluş amaç ve şartlarını kaybetmiş, bu amaç ve şartların gerçekleşmesi artık
olanaksız hale
gelmiştir. 2820 Sayılı Siyasi Partiler Yasası ve Türk Medeni Yasası'nın
yukarıda yazılı hükümleri karşısında Partinin kendiliğinden dağılmış duruma düştüğü açıktır.
Anılan tespite dayanan nedenler
“yasa ile öngörülmüş olup meşru ve demokratik
toplumda gereklilik” ölçütlerine aykırı da değildir.
Belirtilen tüm bu nedenlerle;
kuruluş amaç ve koşullarını, talep anına kadar mevcut olan ve süregelen
eylemleri nedeniyle kaybeden Adalet Partisi'nin hukuki varlığının son bulduğunun, yani kendiliğinden
dağılmış sayıldığının tespit edilmesi gerektiğinin yasal bir zorunluluk olduğu tartışmasızdır:
F- SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan nedenlerden
dolayı davalı Adalet Partisi'nin, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 121.
maddesi, Dernekler Yasası'nın 36. maddeleri aracılığıyla Türk Medeni Yasası'nın 87. maddesi uyarınca,
“talep tarihi itibariyle
kuruluş amaç ve şartlarını kesin olarak kaybetmesi nedeniyle” kendiliğinden dağılma halinin ve buna
bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi iddia ve talep
olunur.”
II- İNCELEME
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianamesi, konuya
ilişkin rapor, ilgili Anayasa ve Yasa kuralları ile diğer belgeler okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Adalet Partisi, gerekli belgelerin 11.4.1995 tarihinde
İçişleri Bakanlığı'na verilmesi suretiyle 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanunu'nun 8. maddesine göre tüzel kişilik kazanmış, ilk büyük kongresini
16.11.2002 tarihinde yapmıştır.
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 14. maddesinin
birinci fıkrasında siyasi partilerin en yüksek organının büyük kongre olduğu,
28.3.1986 günlü ve 3270 sayılı Yasa ile değişik altıncı fıkrasında büyük
kongrenin parti tüzüğünün göstereceği süreler içerisinde toplanacağı ve bu
sürenin iki yıldan az üç yıldan fazla olamayacağı; 31.3.1988 günlü 3420
sayılı Yasa ile değişik 36. maddesinde siyasî partilerin seçimlere
katılabilmesi için illerin en az yarısında oy verme gününden en az altı ay
evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nde grubu bulunmasının şart olduğu, bir ilde teşkilatlanmanın
merkez ilçesi dahil o ilin ilçelerinin en az üçte birinde teşkilat kurmayı
gerektirdiği, 21.5.1987 günlü, 3370 sayılı Yasa ile değişik 7. maddesinde
de siyasî partilerin teşkilatının merkez organları ile il, ilçe ve belde
teşkilatlarından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu ile il genel meclisi ve
belediye meclisi gruplarından ibaret olduğu belirtilmiştir.
Parti Tüzüğü'nün “Büyük Kongre Toplantıları ve
Gündemi” başlıklı 39. maddesinde de, 2820 sayılı Yasa'nın 14. maddesi
kuralı yinelenmiş ve büyük kongre olağan toplantılarının iki yıldan az, üç
yıldan fazla sürede yapılamayacağı belirtilmiştir.
Parti, kendiliğinden dağılma ve hukuki varlığının sona
erme durumunun gerçek olduğunu açıklayarak iddianamede ileri sürülen hususları
kabul etmiştir.
Siyasî Partiler Kanunu'nun 121. maddesinin birinci
fıkrasında, “Türk Kanunu Medenîsi ile Dernekler Kanununun ve dernekler
hakkında uygulanan diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri, siyasî
partiler hakkında da uygulanır” denilmektedir. 5253 sayılı Dernekler
Kanunu'nda konuyla ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiş, 36. maddede bu
Yasa'da hüküm bulunmayan hallerde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
kurallarının uygulanacağı öngörülmüştür. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 87.
maddesinde, kuruluş amacının gerçekleşmesinin olanaksız hale gelmesi, ilk genel
kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organlarının
oluşturulmamış olması, Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının
olanaksız hale gelmesi, olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste
yapılamaması gibi durumlar derneğin kendiliğinden sona ermesi nedeni olarak
sayılmıştır.
Davalı Parti'nin kuruluşunu takiben genel merkez dışında
hiçbir yerde teşkilatlanmadığı, bu nedenle de hiçbir seçime katılamadığı, ilk
büyük kongresini yaptığı 16.11.2002 tarihinden itibaren büyük kongresini
toplayamadığı, böylece olağan büyük kongre toplantılarını iki defa üst üste yapmadığı
anlaşıldığından, Adalet Partisi'nin siyasi parti niteliğinin kendiliğinden sona
erdiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, 2820 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde, “Kapanan
bir siyasi partinin malları, büyük kongre toplanma yeter sayısının salt çoğunluğunun
oyu ile alacağı bir karar üzerine, bir diğer siyasi partiye veya başka bir
parti ile birleşmek için kapanma kararı alınmışsa, birleşeceği partiye, ilgili
partinin de kabul etmesi şartıyla devredilebilir. Aksi halde kapanan siyasi
parti malları Hazineye geçer” denilmektedir. Bu durumda, tüzelkişiliği sona
eren Parti'nin mallarının Hazine'ye geçirilmesi gerekir.
III- SONUÇ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Adalet Partisi'nin
kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona
erdiğinin tespitine karar verilmesi istemine ilişkin 28.7.2009 günlü, SP. 41
Sor. 2009/4 sayılı İddianamesi ve ekleri, konuya ilişkin rapor, ilgili Anayasa
ve yasa kuralları incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
1- Adalet Partisi'nin, 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanunu'nun 121. maddesi yollamasıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 87.
maddesi gereğince dağılmış sayılarak hukuki varlığının sona erdiğine,
2- Parti'nin tüm mallarının, 2820 sayılı Yasa'nın 110.
maddesinin birinci fıkrası uyarınca Hazine'ye geçmesine,
3- Gereğinin yerine getirilmesi için karar örneğinin
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
15.10.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
|
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Mustafa YILDIRIM
|
|
Üye
Cafer ŞAT
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket APALAK
|
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|