ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1990/2 (Siyasî
Parti Kapatma)
Karar Sayısı:1991/2
Karar Günü:24.9.1991
R.G.
Tarih-Sayı:24.04.1992-21208
DAVACI
: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı.
DAVALI
: Cumhuriyet Halk Partisi.
DAVANIN
KONUSU : Davalı Siyasî Partinin, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 96.
maddesine aykırı olarak;
a)
2533 sayılı Kanun gereğince kapatılan partinin isim, amblem, rumuz ve benzeri
işaretlerini kullandığı,
b)
Kapatılan bir siyasî partinin devamı olduğunu beyan ve iddia ettiği,
savıyla
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 96. ve 101. maddeleri uyarınca
kapatılmasına karar verilmesi istemidir.
I-
İDDİANAME :
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 4.10.1990 günlü, SP.27.Hz.1990/45 sayılı
iddianamesi aynen şöyledir :
"Giriş
:
Anayasamızın
68 ve 69 uncu maddelerinde Siyasî Partilerle ilgili hükümler yer aldığı gibi,
Cumhuriyet Başsavcılığına da kurulan siyasi partilerin tüzük ve programlarının
ve kurucularının hukuki durumlarının Anayasa ve kanun hükümlerine uygunluğunu,
kuruluşlarını takiben ve öncelikle denetlemek, faaliyetlerini de takip etmek
görevi verilmiştir.
2820
sayılı Siyasi Partiler Kanununda siyasi partilerin uymaları gereken kurallar
açıklanmış ve 101 inci maddesinde de siyasi partilerin kapatılmalarına karar
verilebilmesine ilişkin koşullar belirtilmiştir.
2820
sayılı Siyasi Partiler Kanununun I V üncü kısmında öngörülen ve bir siyasi
partinin kapatılmasına neden olacak eylemleri belirleyen kurallar arasında :
a-
2533 sayılı Siyasi Partilerin Feshine Dair Kanun gereğince kapatılmış bulunan
siyasi partilerin, isimleri, amblemleri, rumuzları, rozetler-i ve benzeri
işaretleri siyasi partilerce kullanılamaz (Md. 96/1 ).
b-
Kurulacak siyasi partiler, kapatılan siyasi partilerin devamı olduklarını beyan
edemez ve böyle bir iddiada bulunamazlar (Md. 96/2).
Hükümlerine
de yer verilmiştir.
Davalı
Partinin Durumu :
Davalı
siyasi parti kuruluş dilekçesini 20.12.1989 tarihinde İçişleri Bakanlığına
gerekli belgeleriyle vermek suretiyle, "HALK PARTİSİ" adıyla tüzel
kişilik kazanmıştır.
2820
sayılı Siyasi Partiler Kanununun 14 üncü maddesi 8 inci fıkrası uyarınca, büyük
kongre yetkisini kullanan davalı siyasi partinin kurucular kurulu, 13.7.1990
tarihinde toplanarak parti adını "CUMHURİYET HALK PARTİSİ" olarak
değiştirmiş ve bu değişiklik Parti Genel Başkanlığının 21.9.1990 tarih ve bila
sayılı yazısıyla Cumhuriyet Başsavcılığımıza bildirilmesi üzerine partinin
sicil dosyasına intikal ettirilmiştir
Oysa,
Cumhuriyet Halk Partisi, 2533 sayılı Kanunla kapatılmış bir siyasi partidir.
Yüce Mahkemenizin 28.9.1984 gün 1984/1-1 esas ve sayılı kararında
"kapatılan siyasi parti" ibaresinden 2533 sayılı Kanunla kapatılmış
bulunan siyasi partilerinde anlaşılması gerektiğine işaret edilmiştir.
a-
Kapatılan siyasi partinin, isim, amblem, rumuz ve benzeri işaretlerini
kullanmak:
Davalı
siyasi parti, 2533 sayılı Kanun gereğince kapatılmış bulunan "CUMHURİYET
HALK PARTİSİ" ismini aynen aldığı gibi, amblem, rumuz, rozet ve benzerinde
kullanmak üzere "ALTI OK" işaretini seçmiştir. Bu altı ok işareti de
kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi'nin simgesidir. Her ikisinde de kırmızı ve
beyaz renklerin seçilmesi, ok işaretlerinin konum ve şekil ayniyeti, zemin ve
oklardaki rengin yer değiştirmesi suretiyle yaratılmak istenen farklılık, ayniyeti
ortadan kaldırmamaktadır. Bu hususu doğrulayan başka bir unsur da, davalı
siyasi partinin kapatılmış olan siyasi partiye ait tüzük ve programı, siyasi
partilerin uymaları gereken yeni yasal düzenlemeye adapte etmek dışında, aynen
kabul etmiş olmasıdır. Öte yandan davalı parti "HALK PARTİSİ" ismiyle
kur-ulurken, programının birçok yerinde Cumhuriyet Halk Partisi ibaresini
kullandığı, daha sonrada "CUMHURİYET" kelimesinin üzerinin kağıt
rengindeki örtücü boya ile kapatıldığı görülmüştür. Bu durumda partinin,
kapatılan Cumhuriyet Halk Partisinin isim ve amblemlerini, rumuz ve benzeri
işaretlerini kullandığı açıkça anlaşılmaktadır.
b-
Kapatılan siyasi partinin devamı olduğunu beyan ve iddia etmek:
Davalı
siyasi parti, programının;
"Sınaileşme
ve Demokratik Devrimcilik" başlıklı bölümünde,
26.
Sahifede,
"Türkiye'de
sınaileşmeyi Cumhuriyetle birlikte Halk Partisi başlatmıştır. Türkiye de sanayi
devrimi yolunda yarım yüzyılda uzunca bir yol almıştır. Bunun devrim
niteliğindeki toplumsal değişim belirtileri yeni yeni yüzeye çıkarken de, yine
Halk Partisinin girişimiyle, Türkiye özgürlükçü demokrasiye geçmiştir.
Özgürlükçü demokrasi, halktaki istekleri özlemleri ve örgütlenip güçlenme
olanaklarını birdenbire hızlandırmıştır. Toplumsal güç dengesindeki değişimi ve
bunun siyasal güç dengesine de yansıtılması beklentisini
yoğunlaştırmıştır."
29.
Sahifede,
"...
Demokratik Sol Halk Partisi, bu görevi yerine getirmek ve kurucusu Atatürk'ün
Türk toplumunu "çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne yükseltme" ülküsünü
gerçekleştirmek için, Türkiye'deki yeni toplumsal güçlerle
bütünleşmektedir."
Çalışanların
Hakları ve Etkinliği başlığı altında 47. Sahifede,
"...
Türkiye'de sanayi toplumuna dönüşüm başlangıç aşamasında işçilere sendika
özgürlüğünü ve en ileri ölçüde toplu sözleşme grev haklarını tanımakla, Halk
Partisi, kurucusu olduğu demokrasiyi en sağlam toplumsal güvencesine
kavuşturmuştur. Öylece o aşamada sağ baskı yönetimine de sol baskı yönetimine
de giden yolları tıkamış ve sanayi toplumuna dönüşümü yumuşamıştır."
"Sınaileşmede
Temel İlkeler" başlığı altında 62. sahifede;
"...
Çalışma demokrasinin temel kurumları olan sendika özgürlüğünü ve toplu sözleşme
ve grev hakkını Türk toplumuna kazandıran Halk Partisi, bu özgürlükten ve
haktan tüm çalışanların yararlanmasını ve çalışanların, örgütleri yoluyla,
Devlet yönetimine, özellikle ekonominin yönlendirilip düzenlenmesine etkin
biçimde katılmalarını sağlayacaktır."
Demokratik
Sol Düzende Devlet başlığı altında 115. Sahifede;
"Çağımızda
kurtuluş ve bağımsızlık hareketlerinin öncülüğünü yapmış olan Türk Ulusu
öylelikle bağımsızlığın yeni kazanmış veya gelişme sürecindeki ülkeler için
özgürlüğün ve demokrasinin de öncüsü durumuna gelebilir.
Bu
konuda gereken atılımları yapma ödevi de en başta Cumhuriyet ve demokrasinin
Türkiye'deki kurucusu olan Halk Partisine düşer.
Halk
Partisi demokrasiyi korumak ve yaşatmak uğruna en güç koşullarda her çabayı ve
özveriyi göstermiştir ve başarlı olmuştur. Fakat artık demokrasiyi korumak ve
yaşatmak için çaba göstermek yeterli değildir. Demokrasiyi çağın gereklerine ve
toplum koşullarına göre geliştirerek güçlendirmek de gereklidir..."
"Dış
Politik ve Uluslararası İlişkiler" başlığı altında 151. sahifesinde;
"...
Halk Partisi Türkiye'nin denizlerdeki ve göklerdeki haklarıyla ilgili olarak
1974 yılında başlattığı yeni ulusal girişimleri sürdürürken, denizlerden
göklerden ve uzaydan yararlanmada bütün insanlık için hakça bir düzen
kurulmasına da katkıda bulunacaktır. Türkiye'nin kıt'a sahanlığındaki ve genel
olarak denizlerdeki ulusal ekonomik haklarını ve tüm egemenlik haklarını
sağlayıp koruyacaktır. Bu konuda çağın gereklerine uygun yasal düzenlemeleri
zaman yitirmeksizin yapacaktır."
Demek
suretiyle 2533 sayılı Kanunla kapatılan Cumhuriyet Halk Partisiyle eylemsel
olarak özdeşleşmiştir.
Davalı
siyasi parti, kurucular kurulunun 24.9.1990 tarihinde Anıtkabir'i ziyareti
münasebetiyle genel başkanın şeref defterine yazdığı ve basında yer almak
suretiyle kamuoyuna duyurulan yazıdaki,
"Ulu
Önder Atatürk,
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak on yıl aradan sonra tekrar huzurundayız.
Altmışyedi
yıl önce kurduğunuz CHP artık on yıllık talihsizliğini geride bırakmıştır.
CHP'yi
ve ilkelerini, şartlar ne olursa olsun, ulusal varlığımız sayarak onu sonsuza
dek yaşatmaya and içeriz."
Şeklindeki
sözlerle dahi altmışyedi yıl önce Atatürk tarafından kurulmuş olan Cumhuriyet
Halk Partisinin devamı olduğunu vurguladığı gibi, parti genel başkanı aynı gün
yaptığı basın toplantısında, aynı mahiyette olmak üzere,
"...
Cumhuriyet Halk Partisi için bazı değişiklikler yaparak yeniden siyasi partiler
arasında yer alması, Atatürk ilkelerini savunmasının gururunu yaşıyoruz."
"...
CHP.nin varlığını sosyo-ekonomik yapısını on yıl önce kaldığı yerden başlatmak
başlıca amacımızdır ..."
Şeklinde
beyanlarda bulunmuştur.
Bu
nedenlerle, davalı siyasi partinin kapatılan Cumhuriyet Halk Partisinin devamı
olduğunu açıkça beyan ve iddia ettiği kanaatine varılmaktadır.
Sonuç
:
2820
sayılı Siyasi Partiler Kanunun 101 inci maddesi, siyasi partilerin hangi
hallerde Anayasa Mahkemesince kapatılmasına karar verileceğini göstermiş olup,
(a) ve (b) bentleri, kanunun dördüncü kısmında yer alan hükümlere aykırılık
hallerini kapatma nedeni olarak belirtmiştir.
Davalı
siyasi partinin aykırı davrandığı 96 ncı maddenin birinci ve ikinci fıkraları,
kanunun dördüncü kısmında yer aldığından, siyasi partinin yukarıda açıklanan bu
eylemleri kapatılma sebebi teşkil etmektedir.
Açıklanan
nedenlerle, davalı siyasi partinin 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 96 ve
101 inci maddeleri uyarınca kapatılmasına karar verilmesini arz ve talep
ederim".
II-
DAVALI SİYASÎ PARTİNİN ÖN SAVUNMASI :
Cumhuriyet
Halk Partisi'nin 21 Aralık 1990 günlü ön savunması aynen şöyledir:
"1-
Davacı Cumhuriyet Başsavcılığınca, partimizin aleyhinde 2533 ve 2820 sayılı
Yasalara muhalefet nedeni ile açılan işbu kapatma davasına karşı savunmalarımız
:
Partimiz,
Davacı Cumhuriyet Başsavcılığının da belirttiği üzere 20.12.1989 tarihinde
İçişleri Bakanlığına kuruluş için gerekli belgeler ile müracaat suretiyle HALK
PARTİSİ adıyla tüzelkişilik kazanmıştır.
Partimizin
Tüzük ve Programı kuruluş tarihimiz olan 20.12.1989 tarihinden evvel, 20
Haziran 1989 sırasında partimizin kurucular kurulu bürosu tarafından
hazırlanmıştır. Bu husus partimizin tüzüğünü içeren elkitabımızın iç kapağında
da belirtilmiştir. Bu nedenle partimizin tüzük ve programı partimiz kurulmadan
önce oluşturulan ön büro tarafından hazırlanmıştır. Dolayısıyla 2533 sayılı yasa
ile kapatılan Eski Cumhuriyet Halk Partisi tüzük ve programı ile farklı
yönlerimiz mevcuttur.
Davacı
Başsavcılığın iddianamesinin 3. sahifesinin birinci paragrafında bahsedilen
"YÜCE MAHKEMENİZİN 28.9.1984 gün ve 1984/1-1 esas sayılı kararında"
davalı parti aleyhine açılan kapatma davası YÜCE MAHKEMENİZCE reddedilmiştir.
Bu husus göz önüne alınmalıdır.
a-
Davacı Başsavcılık, partimizin isim, amblem, rumuz ve benzeri işaretlerinin
kapatılan siyasi parti ile aynı olduğunu iddia etmektedir. Aşağıda vereceğimiz
izahat nazara alındığında görülecektir ki, partimizin kapatılan siyasi partinin
amblem rumuz isim ve benzeri işaretlerini kullanmadığı anlaşılacaktır.
aa-
Amblem ile ilgili savunmalarımız:
Partimizin
amblemi ile ilgili eski CHP ambleminin aynı olmadığı, amblemler incelendiğinde
açıkça görülecektir. Partimizin amblemi olan altı ok ile kapatılan siyasi parti
olan altı ok arasında :
aaa-
Kapatılan CHP nin amblemi kırmızı zemin üzerinde beyaz oklar vardır. Partimizin
amblemi ise beyaz zemin üzerine işlenen kırmızı oklardan oluşmaktadır.
bbb-
Kapatılan CHP nin altı oku içine alan çember mevcuttur. Partimizin ambleminde
ise bu çember yoktur.
ccc-
Kapatılan CHP nin altı okunun uzunlukları farklı iken, partimizin altı oku üç
ayrı uzunluktadır. Üst ve altta bulunan ilk oklar eşit, ikinci sırada
bulunanlar eşit, göbekte bulunan iki okta eşit uzunluktadır.
ddd-
Kapatılan CHP nin altı okundan yukarıdan aşağıya doğru 4. okun başlangıç
noktasında ayrı bir çentik vardır. Bu ok ayrıca diğer 5 oktan daha uzundur.
Partimizin oklarında ise çentik özelliği yoktur.
bb-
Rozet ile ilgili savunmamız :
Partimizin
rozeti amblemimiz iIe aynıdır. Kapatılan CHP nin rozeti ile hiçbir benzerliği
yoktur.
cc-
Tüzük ile ilgili savunmamız :
Partimizin
tüzüğü 1982 Anayasamızın, 2820 sayılı siyasi partiler yasasının hükümlerine
göre hazırlanmış bir tüzüktür. Bu tüzüğümüz 20.12.1989 tarihinde İçişleri
Bakanlığına verildiği anda tüzelkişilik kazanmıştır. Ayrıca, kapatılan eski CHP
nin tüzüğü 1923 senesinde o günün koşullarına göre ileriye yönelik düşüncelerle
hazırlanmıştır. Partimizin tüzüğü ise 1989 yılında hazırlanmıştır. Partimiz
tüzüğü bugünün koşulları göz önüne alınarak gelecek yıllar için hazırlanmıştır.
Partimizin
kurulmasını, tüzelkişilik kazanmasını müteakip, Davacı Cumhuriyet Başsavcılığı
partimizin tüzüğünde değişiklik yapılmasını şifahi olarak talebetmiş, bu talep
partimizce derhal yerine getirilmiştir. Nitekim bu değişiklikleri:
aaa-
15.2.1990 tarihinde 657 sayı ile
bbb-
7.6.1990 tarihinde 2294 sayı ile
sayın
Başsavcılığa teslim edilmiştir.
Bu
değişikliklerde sayın Başsavcılığın isteklerine uyulmuştur. Bu nedenle parti
tüzüğümüzün kapatılan eski CHP nin tüzüğü olmadığı açıkça ortadadır. Zira
kapatılan partinin tüzüğü ile aynı olsa idi sayın Başsavcılık tüzüğümüzün
tamamının değiştirilmesini partimize ihtar sureti ile bildirmesi gerekirdi.
dd-
Program ile ilgili savunmalarımız :
Partimizin
programı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Devlet Adamı, Büyük Asker,
Büyük İnsan olarak inandığımız ATATÜRK'ÜN ülkemiz ve milletimizin bütünlüğünün
sağlanması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilelebet devamı için koyduğu ve
kendi adını taşıyan ilke ve inkılaplarını ihtiva eden eski CHP nin programından
esinlenmemiz daha doğru olduğuna inandığımız için, eski CHP programını kaynak
olarak tercih etmiş bulunuyoruz. Ancak, bu kaynaktan faydalanırken de
tüzelkişiliğini kazanmış partimizin MKYK tarafından da 6.2.1990 da 1.1 no:
karar ile kurucular kuruluna yine eski CHP programındaki Devletçilik ilkesinin
bugünkü sosyoekonomik yapıya (iktisadi yönüyle) uygun hale getirilmesi
hususunda tavsiye kararı alınmıştır. Yine 13.6.1990 tarih ve 19 no: kararı MKYK
toplantısında parti programımızın çağdaşlaştırılması (halka açılma) yönündeki
değişiklikler için partimiz bünyesinde üç kişilik bir komisyon kurulmuştur. '
Yine bu zamana kadar parti programımız, örgüt kuruluşlarımıza dağıtılmamıştır.
Partimiz bünyesinde kurulan komisyonun program çalışmaları değişiklikten sonra
davacı Cumhuriyet Başsavcılığına takdim olunacaktır. Programın ivedi olarak
oluşturulması ve çalışmalar-ı 27.6.1990 tarih ve 21 sayılı karar ile gözden
geçirilmiştir.
Şu
hususu belirtmeden geçemeyeceğiz: Kapatılan eski CHP nin programı partinin
kurucusu olan Büyük Önder, Büyük İnsan ATATÜRK'ümüzün koyduğu temel ilke ve
inkılapları esas almaktadır. Türkiye Cumhuriyetimizin Kurucusu olan
ATATÜRK'ümüzün ilke ve inkılaplarını eskiden olduğu gibi bugün de hem ülkemiz
içinde ve hem de yurt dışında çeşitli ülkelerde Aleniyet kazanmış, bu ilke ve
inkılaplar artık Türk milletine mal olmuştur. Eskiden olduğu gibi gerek ülkemiz
içerisinde ve ger-ekse ülkemiz dışında çeşitli ülkelerde birçok okul,
üniversite, vakıf ve araştırma enstitülerinde bu ilke ve inkılapları dünya
insanlarına öğretmek üzere özel kürsüler kurmuşlardır.
Bu
kürsülerde bugün bu ilke ve inkılaplar en geniş kapsamda incelenmekte ve
bilimsel teorilere ışık tutmaktadır.
Atatürk
ilke ve inkılaplarını korumak ve idamesini temin için gerekli çalışmaları
yapmak eskiden olduğu gibi bugün ve yarın da her Türk vatandaşının ANAYASAL,
ULUSAL, SOSYAL ASLİ GÖREVİDİR. Bu ilke ve kuralları partimiz programına almakla
suç işlediğimiz iddiası ise BÜYÜK ATATÜRK'Ü VE O'NUN ilke ve kurallarını
reddetmek anlamına gelmez mi'
ee-
CUMHURİYET kelimesi ile ilgili savunmalarımız :
Partimiz
20.12.1989 da Halk Partisi olarak kurulmuş ve tüzelkişilik kazanmıştır. Bu
husus iddianamede de davacı Cumhuriyet Başsavcılığınca da beyan edilmiştir.
HALK
PARTİSİ olarak kurulan partimizin ismi kurulduğu günden itibaren, gerek kamu
oyunda gerek yazılı basında karışıklığa neden olmuştur. Bazı basın kuruluşları
partimizle ilgili haberleri geçerken ülkemizde önceden kurulan ve diğer bir
partiyle birleşen HALKÇI PARTİ ismini (22.6.1990 günlü Sabah Gazetesinde yazar
GÜNERİ CİVAOĞLU'unun BASKIN isimli yazısı, bir başka basın kuruluşu olan
MİLLİYET gazetesi de 18.5.1990 günlü nüshasında "12 Eylülden sonra kapanan
partileri" sayarken partimizin ismini de belirtmişlerdir, Bunun bir
yanlışlık olduğu inancı içerisinde aslında Halkçı Partiyi konu alacağı yerde,
partimizin isminin yazılması, HALK PARTİSİ unvanımızda revizyona gitmemiz
neticesini ortaya koymuştur. Bu hususlar dikkate alınarak yeni programımız,
yeni tüzüğümüz, yeni amblemimiz göz önünde bulundurulmak suretiyle 13.7.1990
tarihinde toplanan kurucular kurulumuz partimizin isminin önüne Cumhuriyet
kelimesinin eklenmesine karar vermek suretiyle kitle partisi olan HALK PARTİSİ
nin isminin speküle edilmesinin ve çeşitli yayın organlarındaki yanlış ve eksik
yönlendirmelerin halk üzerinde bırakacağı olumsuzlukları ortadan kaldıracağına
inandığı için mecburen isim değişikliğini kabul etmiştir. Partimiz yeni bir
par-tidir. Tüzüğü ile programı ile yepyeni bir siyasi partidir. 2533 sayılı
Yasayla kapatılan eski partiyle tek benzerliğimiz ATATÜRK ilke ve inkılaplarını
tek hedef olarak kabul etmemizdir. Ancak, Sayın Cumhuriyet Başsavcılığı eski
CHP ile tek benzerliğimiz olan Atatürk ilke ve inkılaplarının partimize temel
ilke olarak almamızı da yasalaşa aykırı bulmuş ve aleyhimize işbu kapatma
davasını açmıştır.
2-
Yukarıda özet olarak arz ve izah ettiğimiz sebeplere binaen aleyhimizde 2533
sayılı ve 2820 sayılı Yasalara binaen hakkımızda açılan işbu kapatma davasının
reddi gerekir. Zira :
a)-
Siyasi partileri kapatan 2533 sayılı Yasa, o günün koşulları içinde de olsa,
bize göre yetki yönünden geçerliliği olmayan bir yasadır. Zira partilerin
kapatıldığı dönemde eski 648 sayılı siyasi partiler yasası Milli Güvenlik
Konseyi tarafından yürürlükten kaldırılmamıştır. 648 sayılı Siyasi Partiler
Yasası meriyettedir. 648 sayılı Siyasi Partiler Yasasına göre, siyasi partiler
ancak ve ancak, Cumhuriyet Başsavcılığının talebi ile YÜKSEK MAHKEMENİZCE
kapatılabilirler. Halbuki, o dönemin siyasi partileri 2533 sayılı Yasa ile
kapatılmıştır. 2533 sayılı Yasa ise dönemin Bakanlar Kurulu tarafından (Bülent
Ulusu Hükümeti) çıkarılmıştır. Demokrasinin kurallarının işlemeye başladığı
dönemde, Bakanlar Kurulunun siyasi partileri kapatmasına dair kanun bu yönden
yetki tecavüzü niteliğini taşımaktadır. Bu nedenle esastan ve usulden Anayasa
düzenine aykırıdır. Her ne kadar o dönemde M.G.K. kararları geçerli ise bile,
demokratik kurumların çoğunluğu görevde ve faaliyettedir.
b)-
Ayrıca, 2533 sayılı yasa çıkarılmadan evvel M.G. Konseyinin 12.9.1980 gün ve 7
nolu bildirisi ile "Siyasi Parti faaliyetlerini dondurmuştur." Yani
siyasi parti faaliyetlerini askıya almıştır.
Bütün
yetkileri kendisinde toplayan M.G. Konseyi, siyasi parti faaliyetlerini
dondururken aynı bildiri de "dondurma" yerine
"kapatılmıştır." kelimesini kullanabilirlerdi. Bize göre kanun
kapatma işleminin ileriki tarihlerde getirebileceği ağır mes'uliyetleri kabul
edemediklerinden dolayı veya siyasi partiler kapatma işlemlerinin mes'uliyetini
başkalarına devretmek düşüncesiyle kapatmamış olabilirler. Tabiiki,
demokrasimiz içinde siyasi partilerin artık kurumsal hale geldiğini hiç kimse
yabana atamaz. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhuriyet ilkesinin evlatlarından bir
tanesi de siyasi partilerdir. Demokratik yaşamda siyasi partiler olmadan
demokrasiden söz edilemeyeceğini artık toplumumuzun tüm fertleri de
öğrenmiştir. Bunun içindir ki, aradan geçen on yıl içinde ülkemizde tekrar
yirmiye yakın siyasi parti kurulmuş ve siyasi yaşamına başlamıştır. Bu hareket
de yukarıdaki fikirlerimizin doğruluğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bugünkü
siyasi partileri kuranlara dikkat ettiğimizde 1980 öncesinin siyasi parti
yöneticilerinde de görüş farklılıkları ortaya çıktığını ve bu farklılaşma
nedeni ile ayrı siyasi gruplaşmanın doğduğunu görmekteyiz. Bu da şunu
gösteriyor ki, 2820 sayılı Yasanın 96 ncı maddesinde konulan ve eski parti
yöneticilerinin kendi arkalarından toplumu sürükleyebilme ve kitle
hareketlerini başlatabilme özelliğinin kalmadığını ortaya çıkartmaktadır. Bu
düşüncemiz de 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasasının 96 ncı maddesinin bugünkü
sosyal, ekonomik, demokratik ve hatta siyasal yaşam koşullarına uymadığı bir
gerçektir. Bu nedenle 2820 sayılı Yasanın 96 ncı maddesi yukarıda izah etmeye
çalıştığımız nedenlere binaen geçerliliğini yitirmiştir. Dolayısıyle bu madde
siyasal yaşam içinde bir engel nitelik arzetmektedir. Bu nedenle ANAYASA'nın
siyasi partilerle ilgili hükümlerine aykırılık hüviyeti taşımaktadır. Gerekçe
olarak 2820 sayılı Yasanın 96 ncı maddesinin iptali gerekir, zira Anayasanın
geçici 4 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
c)-
Yukarıdaki izahatımız da dikkate alındığında şu sonuç ortaya çıkmaktadır.
Anayasamızda
"kişi hak ve hürriyetleriyle özgürlüklerinin" kısıtlanamayacağı hükme
bağlanmıştır. Bu özgürlüklerin içinde kişilerin "Siyasi parti
kurabilme" hakları da bulunmaktadır. Oysa 2820 sayılı Yasa, siyasi
partilerin kurulmasında bir çok engeller getirmektedir. Bu nedenle, bu engeller
Anayasamıza aykırılık teşkil etmektedir. Öyle ise 2820 sayılı kanunun bütünüyle
Anayasaya aykırı olduğundan iptali gerekir.
Sonuç
ve İstek : Yukarıda arz ve izah
ettiğimiz nedenlere binaen, partimiz hakkında şartları oluşmadan işbu kapatma
davasının reddi ile; savunmalarımıza esas teşkil ettiğimiz 2533 sayılı Yasa ile
2820 sayılı Yasanın öncelikle 96 ncı maddesi ile bilahare tamamının
ANAYASA'mıza aykırı olduğundan iptaline,
Dair
karar verilmesini arz ve talep ederiz."
III-
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ ESAS HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ :
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 4.1.1991 tarihli esas hakkındaki görüşü aynen
şöyledir :
"1-
Öncelikle Anayasanın geçici 15/son maddesi kapsamına ve Siyasî Partiler
Kanununun açık hükümlerine göre, davalı siyasî partinin Anayasa'ya aykırılık
iddiası ciddi görülmediğinden reddi gerektiği düşünülmüştür.
2- Davalı
Partinin Durumu :
Kuruluş
dilekçesini 20.12.1989 tarihinde İçişleri Bakanlığına vermek suretiyle Halk
Partisi adı ile tüzel kişilik kazanmış olan davalı parti kurucular kurulunun
13.7.1990 tarihinde yapmış olduğu toplantıda adını Cumhuriyet Halk Partisi
olarak değiştirmiş ve keyfiyet partinin Başsavcılığımızdaki sicil dosyasına
işlenmiştir.
Oysaki,
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 96. maddesi yeni kurulacak partilerin, 2533
sayılı Siyasi Partilerin Feshine Dair Kanun gereğince kapatılmış siyasi
partiler ile bu tarihten önce ne sebeple olursa olsun kapatılmış siyasi
partilerin isimlerini, amblemlerini, rumuzlarını, rozetlerini ve benzeri
işaretlerini kullanmalarını ve bu gibi partilerin devamı olduklarını beyan ve
iddia etmelerini yasaklamakta ve aksine hareketleri 101. maddesinde kapatma
yaptırımına bağlamaktadır.
A-
Kapatılan siyasi partinin isim, amblem, rumuz ve benzeri işaretlerini
kullanmak,
a-
Davalı siyasi partinin yukarıda belirtildiği şekilde kabul etmiş olduğu yeni
ismi, 2533 sayılı kanun gereğince kapatılmış olan Cumhuriyet Halk Partisi ile
aynı olmuştur. Bunda tereddüt edilecek herhangi bir husus yoktur. Davalı siyasi
parti yapılan bu isim değişikliğinin, partinin ilk isminin kamuoyunda ve
basında meydana getirdiği karışıklığı gidermek, çeşitli yayın organlarındaki
yanlış ve eksik yönlendirmelerin halk üzerinde bırakacağı olumsuzlukları
ortadan kaldırmak için mecburen yapıldığını savunmakta ise de (s.4), kanunun emredici
hükmü karşısında bu düşüncelerin geçerli olamayacağı açıktır.
b-
Davalı siyasi parti, 2533 sayılı Kanunla kapatılmış olan Cumhuriyet Halk
Partisi'nin adından başka onun amblem ve rumuzlarını da aynen benimsemiştir. Bu
hususta gerekli açıklamalara iddianamede yeterince yer verilmiş bulunmaktadır.
Her ne kadar Davalı siyasi parti, kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi'nin amblemi
olan altı ok işareti ile kendilerinin kabul etmiş oldukları işaretin
birbirinden renk, okların uzunluğu, bir çember içinde yer almakta olup
olmadıkları bakımlarından farklı olduğunu savunmasında belirtmekte ise de;
amblemde kırmızı ve beyaz renklerin seçilmesi, ok işaretlerinin konum ve
şekillerindeki benzerlik, zemin ve oklarda farklı renklerin kullanılmış olması
gibi hususlar mevcut aynılığı ortadan kaldırmamaktadır. Burada önemli olan
amblemin aynılığı yoluyla kişiler üzerinde yaratılmak istenen izlenimdir.
Nitekim, altı ok amblemine bakan bir kimsede meydana gelecek ilk çağrışımın,
kapatılmış olan Cumhuriyet Halk Partisi ve onun amblemi olacağında kuşku
yoktur. Okların uzunluğu, renklerinin farklı oluşu, etrafında çember bulunup
bulunmaması, 4. okun çentikli olup olmaması çoğu kişinin far-kında bile
alamayacağı ayrıntılardan ibarettir.
Davalı
siyasi parti, Halk Partisi ismiyle kurulurken programının birçok yerinde
Cumhuriyet Halk Partisi ibaresinin yeraldığı, daha sonra Cumhuriyet kelimesinin
üzerinin kapatıldığının anlaşılması karşısında Davalı partinin kapatılan
Cumhuriyet Halk Partisi ismini kullandığı açıkça anlaşılmaktadır.
B-
Kapatılan siyasi partinin devamı olduğunu beyan ve iddia etmek,
Davalı
siyasi partinin programının 26, 29, 47, 62, 115, 151. sayfalarından alıntı
yapılmak suretiyle, programdaki bir kısım beyan ve ibarelerin kapatılmış
Cumhuriyet Halk Partisinin programındaki aynı konularla ilgili beyan ve
ibarelerle kelimesi kelimesine aynı ve sadece program metninde geçen parti
adının değiştirilmiş olduğuna iddianamede işaret edilmiş bulunmaktadır. Davalı
siyasi parti savunmasında, kapatılmış Cumhuriyet Halk Partisinin programından
esinlemelerinin daha doğru olduğuna inandıkları için eski Cumhuriyet Halk
Partisi programının kaynak olarak tercih etmiş bulunduklarını ifade etmek
suretiyle (s.3) iddiayı doğrulamaktadır.
Diğer
taraftan, isim, amblem ve program benzerlikleri yanında iddianamede işaret
edildiği gibi, davalı partinin yetkili kurullarının bazı tutum ve davranışları
da bu partinin kapatılmış Cumhuriyet Halk Partisinin devamı olduğunu gösterecek
nitelikte bulunmaktadır. Ezcümle, kurucular kurulunun 24.9.1990 günü Anıtkabiri
ziyareti vesilesiyle, genel başkanı şeref defterine yazdığı yazı metni ile aynı
gün yapılan basın toplantısında yaptığı konuşma içeriğinde, bu partinin
kapatılmış olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin devamı olduğu açıkça beyan ve iddia
edilmiş ve böylece gerçekleştirilmiş olan fiili durumlarla davalı siyasi parti
kendisini kapatılmış Cumhuriyet Halk Partisi ile özdeşleştirmiştir.
3- Sonuç
:
2820
sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 101. maddesi, siyasi partilerin hangi
hallerde Anayasa Mahkemesi'nce kapatılmasına karar verileceğini göstermiş olup,
(a) ve (b) bentleri, kanunun dördüncü kısmında yer alan hükümlere aykırılık
hallerini kapatma nedeni olarak belirtmiştir.
Davalı
siyasi partinin aykırı davrandığı 96. maddenin birinci ve ikinci fıkraları,
kanunun dördüncü kısmında yer aldığından, siyasi partinin yukarıda belirtilen
bu eylemleri kapatılma sebebi teşkil etmektedir.
Açıklanan
nedenlerle, Davalı siyasi partinin 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 96 ve
101. maddeleri uyarınca kapatılmasına karar verilmesini arz ve talep
ederim."
IV-
DAVALI SİYASİ PARTİNİN ESAS HAKKINDAKİ SAVUNMASI:
Davalı
partinin 5.2.1991 günlü esas hakkındaki savunması aynen şöyledir:
"1-
Evvelemirde, Sayın Mahkemenize takdim ettiğimiz ilk savunma dilekçemizdeki
beyan ve iddialarımızı aynen tekrar ediyoruz.
2-
Sayın Başsavcılığın 8.1.1991 havale tarihli dilekçelerinin dikkatle incelenmesi
halinde görülmektedir ki, iddianamelerinde ileri sürülen hususlar ve iddialar
aynen tekrar edilmektedir.
Ancak,
sadece 1. maddede tarafımızdan ilk dilekçemizde ileri sürülen ANAYASA'ya
aykırılık iddialarımızın reddini hiçbir gerekçe göstermeden talep
etmektedirler. Sayın Başsavcılığın bu talebi hiç bir mesnede dayanmadan
yapılmıştır. Ülkemizde ve dünyada meydana gelen sosyal ve ekonomik değişiklik,
yapılanmalar göz önüne alındığında ANAYASA'ya aykırılık iddiamızda haklı
olduğumuz gözden kaçmayacaktır. Bu nedenle ANAYASA'ya aykırılık ile ilgili
görüşlerimiz ve iddialarımızı yine aynen tekrar ediyoruz.
3-
Partimiz 20.12.1989 da İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA yaptığımız başvuru ile HALK PARTİSİ
olarak tüzel kişilik kazanmıştır. Tüzel kişilik kazanmamızı müteakip, sayın
Başsavcılık partimizden düzeltilmesi gereken hususlara ait taleplerini
yapmıştır. Parti olarak düzeltmeler (Tüzük ile ilgili) yaparak sayın
Başsavcılığa bildirmiş bulunuyoruz.
13.7.1990
da Kurucular Kurulunun almış olduğu parti ismine "Cumhuriyet"
kelimesinin ilavesi ile partinin isminin "Cumhuriyet Halk Partisi"
olarak kabul edilmesine dair karar 21.9.1990 da sayın Başsavcılığa iletildi. Bu
tarihe kadar Partimiz aleyhinde sayın Başsavcılık hiç bir dava açmadı. Halbuki
kurulduğumuz günden 21.9.1990 tarihine kadar amblem, program, tüzük, rozet v.s.
işaretlerimiz bugünkünün aynısıdır. Böyle olmasına rağmen sayın Başsavcılık
sadece parti ismimize "Cumhuriyet" kelimesini ilave ettik diye işbu
kapatma talebini yapmıştır.
Partimiz
kurulduğu 20.12.1989 dan 21.9.1990 tarihine kadar birçok il ve ilçede
teşkilatlanmış bulunmaktadır. Bu teşkilatlanma ile partimiz maddi ve manevi
yükümlülüklere girmiş ve büyük bir gönüllü potansiyeline ulaşmıştır. Bu hususun
göz önüne alınacağına inanıyoruz.
4-
Ancak, parti olarak kısa geçmişimizin ve yanımızdaki insan potansiyelini
hüsrana uğratmamak için, Kurucular Kurulumuz 25.1.1991 günü kendiliğinden
yaptığı toplantıda bu dava ile ilgili hususu görüşmüş ve parti unvanına
13.7.1990 tarihli karar ile ilave edilen "Cumhuriyet" kelimesinin
kaldırılmasına ve parti unvanının yeniden "HALK PARTİSİ" olmasına
karar vermiştir.
Bu
husustaki kararımızın bir örneği sayın Başsavcılığa bildirilmiştir.
Netice
: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlere
binaen, parti unvanımızdaki "Cumhuriyet" kelimesinin kaldırılmış
olmasının göz önüne alınarak partimiz hakkında açılan işbu kapatma davasının
reddine,
İlk
savunmamızda yaptığımız Anayasa'ya aykırılık iddiamızın yine mahkemece
değerlendirme yapılarak kabulüne, dair karar ittihazı arz ve talep
olunur."
V-
İ NCELEME :
A-
Ön Sorun :
Davalı
Parti'nin ön savunmasında Siyasî Partiler Yasası'nın, Anayasa'ya aykırılığı
ileri sürülerek, iptali istenmektedir.
Kapatma
davasına dayanak yapılan 22.4.1983 tarihli Siyasî Partiler Yasası'nın
Anayasa'ya aykırılığı konusunda savunmasında aynen şöyle denilmektedir :
"Anayasamızda
Kişi hak ve hürriyetleriyle özgürlüklerinin kısıtlanamayacağı hükme
bağlanmıştır. Bu özgürlüklerin içinde kişilerin siyasî parti kurabilme
hakları da bulunmaktadır. Oysa 2820 sayılı Yasa, siyasî partilerin kurulmasına
bir çok engeller getirmektedir. Bu nedenle, bu engeller Anayasamıza aykırılık
teşkil etmektedir. Öyle ise 2820 sayılı Kanunun bütünüyle Anayasaya aykırı
olduğundan iptali gerekir."
Buna
karşılık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın esas hakkında görüş bildirme
yazısında, "Öncelikle, Anayasa'nın geçici 15. maddesi karşısında ve Siyasî
Partiler Yasası'nın açık hükümlerine göre davalı Siyasî Partinin Anayasa'ya
aykırılık iddiası ciddi görülmediğinden reddi gerektiği ......"
belirtilmektedir.
Anayasa'nın
68. ve 69. maddelerinde, Siyasî Parti kurma, partilere girme, partilerden çıkma
ve siyasî partilerin uyacakları esaslar düzenlenmiştir. 69. maddenin son
fıkrasında ise; siyasî partilerin kuruluş ve faaliyetleri ile denetleme ve
kapatılmalarının Anayasa ilkeleri doğrultusunda yasayla düzenleneceği
öngörülmüştür.
22.4.1983
günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu, 24.4.1983 günlü Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anayasa'nın
geçici 15. maddesinde; 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu
toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Başkanlık Divanını oluşturuncaya
kadar geçecek süre içinde çıkarılan kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerin
Anayasa'ya aykırılığının öne sürülemeyeceği öngörülmüştür.
2820
sayılı Siyasî Partiler Yasası, geçici 15. madde kapsamına giren yasalardandır.
Buna göre, önce, Anayasa'nın geçici 15. maddesinin ve daha sonra da Siyasî
Partiler Yasası'nın Anayasa karşısındaki durumunun incelenmesi gerekir.
1982
Anayasası'nın geçici 15. maddesine benzeyen bir hükmün yer aldığı 1961
Anayasası'nın geçici 4. maddesinde; 27 Mayıs 1960 tarihinden Kurucu Meclisin
toplandığı 6 Ocak 1961 tarihine kadar çıkarılan yasalar hakkında Anayasa'ya
aykırılık savı ile Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açılamayacağı ve bu
hususun itiraz yoluyla dahi mahkemelerde öne sürülemeyeceği öngörülmüştü.
1982
Anayasası'nın geçici 15. maddesinin son fıkrasında, 1961 Anayasası'ndaki geçici
4. maddede yer alan açık anlatımdan uzaklaşılmış ve "Bu dönem içinde
çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile 2324 sayılı Anayasa Düzeni
Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların Anayasaya aykırılığı,
iddia edilemez" kuralı benimsenmiştir.
Anayasa'nın
kimi maddelerinde Anayasa Mahkemesi'nce yapılacak denetimi kısıtlayan ve
engelleyen benzer hükümler vardır. 90. maddenin son fıkrasında, usulüne göre
yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar hakkında Anayasa'ya aykırılık savı
ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamayacağı; t48. maddesinde, olağanüstü
hallerde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin biçim ve öz bakımından
Anayasa'ya aykırılığı savıyla Anayasa Mahkemesi'nde dava açılamayacağı; 152.
maddesinde, ret kararlarının yayımlanmasından sonra 10 yıl geçmedikçe aynı yasa
hükmünün Anayasa'ya aykırılığı savıyla yeniden başvuruda bulunamayacağı; 105.
maddesinde, Cumhurbaşkanını re'sen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine
Anayasa Mahkemesi dahil yargı mercilerine başvurulamayacağı öngörülmüştür. 125.
ve 159. maddelerde de bu tür sınırlamalar vardır. Buna karşılık, Anayasa'nın
geçici 15. maddesinde, "... Anayasaya aykırılığı iddia edilemez",
devrim yasalarının korunması ile ilgili 174. maddesinde ise ".....
Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz." biçimindeki
anlatımlar yer almıştır.
Anayasa'nın
geçici 15. maddesinin son fıkrası ile birinci fıkrası arasında, belirli bir
dönemde çıkarılan yasalar hakkında Anayasa'ya aykırılık savında bulunulamaması
yönünden bir bağ vardır. Son fıkra, Anayasa'ya aykırşlık iddiasında bulunamama
yönünden bir zaman sınırlaması yapmamış, üçüncü fıkrada yer alan "bu
dönem" sözcükleri birinci fıkrada açıklanmıştır. Böylece, belirli bir
dönemde ; çıkarılan yasalar için Anayasa'ya aykırılık savında bulunulamayacağı
öngörülmüştür. Nitekim 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Yasa'nın "Anayasaya aykırılığı iddia edilemeyecek diğer
metinler" başlıklı 25. maddesi ile Anayasa'nın geçici 15. maddesinin son
fıkrasındaki "Bu dönem" deyişini aynı biçimde yorumlamış, geçici
maddenin birinci fıkrasındaki belirli bir dönemi açıklayan sözcükler ile son
fıkrayı birleştirip düzenlemeye açıklık getirilmiştir.
Geçici
maddeler, uygulama süreleriyle değil, düzenledikleri hukuksal ilişki ve
kurumlarla kendisi ve bağlı olduğu temel metinlerin içerikleri ile
değerlendirilir. Bu tür maddeler değişik hukuksal düzenlemeler arasında
bağlantı kurar, kazanılmış hakların saklı tutulmasını, uygulamanın daha geniş
bir zaman dilimine yayılarak yapılmasını sağlarlar. Bu yönden de geçici
maddeler ile temel hükümler arasında farklılıklar bulunması doğaldır. Geçici
maddelerin taşıdıkları hukuksal değer, diğer maddelerden farklı değildir. Hattâ
temel düzenlemeden ayrık hükümler getirmesi yönünden uygulama önceliğine ve
etkinliğine sahiptirler. Anayasa'nın açık olarak düzenlediği bir konunun haklı
nedenler de olsa Anayasa yargısında uygulanmaması düşünülemez. Zira, siyasal
ortamda tartışılıp Anayasa'da düzenlenmiş siyasal tercih ve çözümlerin aynı
yolla değiştirilmesi gereklidir. Sonuç olarak, Anayasa'nın geçici 15.
maddesinde, 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu toplanacak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşturuluncaya kadar geçen süre
içinde çıkarılacak yasaların Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülemeyeceğinden bu
dönemde çıkarılan 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun bu
davada uygulama yeri bulunan 96 ve 101. maddelerinin Anayasa'ya aykırılığı savı
incelenemez.
Anayasa'ya
aykırılık iddiasının incelenmesi gerektiği oyuyla Güven DİNÇER bu görüşe
katılmamıştır.
B-
Siyasî Partiler Yasası'nın 96. ve 101. Maddelerinin Anlam ve Kapsamı: Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın İddianamesi'nde ve Esas Hakkındaki Görüşünde; 2820
sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 96/1-2. maddesine aykırı davranış içinde
bulunduğu öne sürülerek Cumhuriyet Halk Partisi'nin aynı Yasa'nın 101. maddesi
uyarınca kapatılmasına karar verilmesi istenmiştir.
1-
96. Madde:
2820
sayılı Yasa'nın 96. maddesi kimi parti ad ve işaretlerini yasaklamakta, 101.
maddesi de bu yasak eylemlerin belli kişi ya da kurullarca ihlalleri durumunda
siyasî partinin kapatılacağını öngörmektedir. Başka bir anlatımla, 96.
maddedeki yasağın yaptırımı 101. maddede de yer almaktadır.
12
Eylül 1980 öncesindeki siyasal kutuplaşmalara ve çekişmelere son vermek
amacıyla, 2533 sayılı Yasa'yla o tarihte mevcut siyasî partiler her türlü
yardımcı kuruluş ve yan organlarıyla birlikte feshedilmiştir. 2820 sayılı
Yasa'nın 96. maddesinin ikinci fıkrası ile de kurulacak partilerin kapatılan
siyasî partilerin devamı oldukları iddiasında bulunmaları yasaklanmıştır.
Bu
iki Yasa, aynı amaca yönelik ve birbirini tamamlayan kurallar getirmişlerdir.
şu halde, 96. maddenin ikinci fıkrasında sözü edilen "kapatılan siyasî
parti" kapsamına öncelikle 2533 sayılı Siyasî Partilerin Feshine Dair Yasa
gereğince kapatılmış bulunan siyasî partiler ile 16.10.1981 tarihinden önce ne
sebeple olursa olsun kapatılmış siyasî partiler girecektir. Öte yandan bu
kavramın, yalnız 2802 sayılı Yasa'nın yayımından önce kapatılmış siyasî
partileri değil daha sonra kapatılacak siyasî partileri de kapsadığının kabulü
gerekir. Tersi bir görüş, kuralın konuluş amacı ve getiriliş nedeniyle
bağdaşmaz. şu halde, 2820 sayılı Yasa'nın 96. maddesinin ikinci fıkrasını
uygulanacağı durumlarda, "Kapatılan Siyasî Parti" kavramı içine, bu yasadan
önce ya da sonra kapatılan tüm siyasî partiler girecektir.
96.
maddenin ikinci fıkrası, "Siyasî partiler, kapatılan siyasî partilerin
devamı oldukları beyan ve iddiasında bulunamazlar." biçiminde iken,
görüşmeler sırasında bir üyenin bu tümceden, "kurulduktan sonra faaliyet
gösterirken beyanda ve iddiasında bulunamazlar" manası çıktığını
belirtmesi üzerine "siyasî partiler" ibaresi yerini "kurulacak
siyasî partiler" ibaresine bırakmıştır. 16.10.1981 günlü, 2533 sayılı
Siyasî Partilerin Feshine Dair Kanun'la Türkiye'deki tüm siyasî partiler
kapatıldığına göre, madde kapsamına 2820 sayılı Yasa uyarınca kurulacak bütün
siyasî partiler girecektir. Kuşkusuz, getirilen yasak siyasî partilerin
kuruluşlarını tamamlamalarından sonrası için de geçerlidir.
96.
maddenin birinci ve ikinci fıkralarında siyasî partiler için kimi yasaklar
getirilmiştir. Maddeye aykırı davranıştan söz edebilmek için yasak eylemin
siyasî partinin yetkili organlarınca veya siyasî partiyi sözleri ya da
yazılarıyla ilzam eden kişilerce işlenmiş olması gerekir. Bunların kimler
olduğu 101. maddenin (b) bendinde belirtilmiştir. Başka bir anlatımla, madde
fail olarak siyasî partileri öngördüğüne göre, temsil yetkisi bulunmayan
kişilerin eylemleri nedeniyle partinin sorumlu tutulması düşünülemez.
96.
maddenin ikinci fıkrası, Danışma Meclisi'nce kabul edilen durumuyla,
"kurulacak siyasî partiler kapatılan siyasî partilerin devamı olduğu beyan
ve iddiasında bulunamazlar" biçimindeyken, Millî Güvenlik Konseyi bu
kuralı, "Kurulacak siyasî partiler kapatılan siyasî partilerin devamı
olduklarını beyan edemez ve böyle bir iddiada bulunamazlar" biçiminde
değiştirmiştir. "Beyan ve iddiasında bulunamazlar" deyişinin yerini
"Beyan edemez ve böyle bir iddiada bulunamazlar" deyişinin almasıyla
hem beyan etmenin, hem de böyle bir savda bulunmanın tek başına yasak eylemi
oluşturacağı vurgulanmıştır.
2820
sayılı Yasa'nın 96/2. maddesinde "beyan" ve "iddia"dan söz
edildiğine göre, bir siyasî partinin hukuksal varlığına son vermek amacıyla
açılan bir davada, maddeyi geniş yorumlayarak, "imaj yaratmak",
"izlenim bırakmak" gibi durumların da yasak kapsamına girdiği
söylenemez. Yasasız suç olmaz ilkesi, yasak eylemin yasada açıkça
belirtilmesini gerektirdiği gibi, genişletici bir yorum ya da kıyasla
belirtilen sınırların aşılması da olanaksızdır.
Öte
yanda, "izlenim", "imaj", "ima" gibi sözcükler
nesnel ölçüleri olmayan öznel değerlendirmelere açık kavramlardır. Bu yola
girildiğinde, kapatılan bir partinin simgesi olmuş bir renk, bir slogan, parti
isimleri ya da amblemlerindeki küçük bir benzerlik, kapatılan bir partinin
tüzük ve programındaki bazı maddelere paralel hükümlerin yeni kurulmuş olan
partinin tüzük ve programına alınması, kapatılan parti yöneticileri ile
yakınlık gibi hususlar madde kapsamına girebilecektir. Bu fıkrayla getirilen
yasakların, kapatılan bir partinin devam ettiği izlenimi yaratmayı önlemeye
yönelik olduğu gerekçede şu biçimde anlatılmıştır:
"Kapatılmış
veya feshedilmiş siyasî partilerin isimleri, amblemleri, rumuzları, rozetleri
ve benzeri işaretlerinin kullanılması kapatılan ya da feshedilen partinin devam
ettiği izlenimini yaratacağından maddenin birinci fıkrası getirilmiştir."
Kuşkusuz
96. maddenin öngördüğü durumun oluşması için mutlaka kurulan yeni siyasî
partinin, "Biz kapatılan şu siyasî partinin devamıyız" gibi sözleri
kullanması gerekmez. Kapatılan bir siyasî partinin devamı olduğunun beyan
edilip böyle bir savda bulunup bulunulmadığının takdiri, her olayın özelliğine
göre, yargı organına aittir. Mahkeme bunu beyan ve savın içeriğine, ciddiyetine,
inandırıcılığına, etkileyiciliğine, yoğunluğuna göre değerlendirecektir.
2-
101. Madde :
Siyasî
Partiler Yasası'nın 101. maddesinde, siyasî partilerin kapatılmasını gerektiren
durumlar sayılmıştır. Buna göre :
a)
Parti tüzüğünün veya programının yahut partinin yetkili kurullarınca yürürlüğe
konulmuş parti mevzuatının,
b)
Parti büyük kongresi, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu veya Türkiye Büyük Millet
Meclisi Grup Yönetim veya Grup Genel Kurulları'nın kararları ve yayımlandıkları
bildiri veya genelgeleri ile sayılan parti yetkililerinin sözlü, yazılı
beyanlarının,
c)
Partiyi temsilen radyo ve televizyonda yapılan konuşmaların,
Yasa'nın
Dördüncü Kısmı'nda yer alan hükümlere (Madde: 78-97) aykırılığı kapatma
nedenidir.
Ayrıca,
101. maddenin (d) bendine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın belirli
konulardaki istemlerin yerine getirilmemesi durumunda da partinin kapatılması
istenilir.
C-
Sav ve Savunmanın İncelenmesi :
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 4.10.1990 günlü İddianamesi'nde davalı siyasî partinin
2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası'nın 96. maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarına aykırı olduğu ileri sürülen davranışları iki bölümde toplanabilir:
1-
2533 sayılı Siyasî Partilerin Feshine İlişkin Yasa gereğince kapatılmış bulunan
siyasî partilerin isim, amblem, rumuz, rozet ve benzeri işaretlerinin 2820
sayılı Siyasî Partiler Yasası'nın 96. maddesinin birinci fıkrasına aykırı
olarak kullanılması.
Davalı
siyasî partinin, 20.12.1989 gününde "HALK PARTİSİ" adıyla
tüzelkişilik kazandığı, daha sonra, 2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası'nın 14.
maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca "Büyük Kongre" yetkisini
kullanan kurucular kurulunun, 13.7.1990 gününde toplanarak parti adını
"CUMHURİYET HALK PARTİSİ" olarak değiştirdiği ve bu değişikliği
21.9.1990 günlü yazıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirdiği, daha
sonra, yetkili kurucular kurulunun 25.1.1991 gününde kendiliğinden toplanıp
"CUMHURİYET" kelimesinin kaldırılarak, parti adının yeniden
"HALK PARTİSİ" olmasına karar verdiği, bu kararın da 5.2.1991 günlü
yazı ekinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği, böylece, davalı
partinin 13.7.1990 ile 25.1.1991 tarihleri arasında "CUMHURİYET HALK
PARTİSİ" adını ve buna bağlı olarak (CHP) rumuzunu, keza devamlı olarak da
amblem ve rozetlerinde, renk ve konumları farklı olmakla birlikte kapatılan
(CHP)'nin "ALTI OK" simgesini kullandığı, davalı partiye ait tüzük ve
programlarla, davalı siyasî parti kurucular kurulunun kararları ve partiyi
temsile yetkili genel başkanının yazıları ve dosya içeriği ile anlaşılmış
bulunmaktadır.
Cumhuriyet
Halk Partisi (CHP), "16.10.1981 tarih ve 2533 sayılı Siyasî Partilerin
Feshine Dair Kanun" gereğince kapatılmıştır. Kapatılmış olan bu partinin
adının ve rumuzunun gerek kurulmuş gerekse kurulacak siyasî partilerce
kullanılması 2820 sayılı Yasa'nın Dördüncü Kısmında yer alan 96. maddesinin
birinci fıkrası ile yasaklanmıştır.
Davalı
Halk Partisi Kurucular Kurulu ise bir kararla, yukarıda açıklanan biçimde parti
adını ve rumuzunu "CUMHURİYET HALK PARTİSİ, (CHP)" olarak değiştirip
bunu bir süre kullanmakla, 96. maddenin birinci fıkrasına aykırı davranmıştır.
Davalı parti, bu yasağa aykırı davranışının gerekçesini savunmasında açıklamaya
çalışmış ise de bu savunmaları geçerli görülmemiştir. Bu yasağa uymanın
yaptırımı, 2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası'nın 101. maddesinin (b) bendinde
gösterilmiştir. Bu nedenle Parti'nin kapatılmasına karar verilmesi gerekir.
Davalı
siyasî parti kurucular kurulunun aldığı bir kararla parti adından
"Cumhuriyet" sözcüğünü sonradan çıkarmış olması 2820 sayılı Siyasî
Partiler Yasası'nın 96. maddesinin genel amacı ve getirdiği sistem yönünden
yaklaşıldığında buna yönelik kapatma nedenini ortadan kaldırmayacağı
kuşkusuzdur.
Davalı
siyasî partinin ihlal ettiği yasak, 96. maddede, yani Yasa'nın doğrudan doğruya
kapatma davası açılmasını öngördüğü Siyasî Partiler Yasası'nın Dördüncü Kısmı
içinde yer almaktadır. Şayet yasakoyucu, ihlal edilen yasağa sonradan uyulmakla
Yasa'ya uygunluğun sağlanabileceğini düşünseydi, anılan yasağı Dördüncü Kısım
içinde değil, ancak 104. maddede yazılı ihtar kurumunun işletilmesine yol
açabilecek diğer hükümler arasında düzenlerdi.
Öte
yandan, Dördüncü Kısım'da yazılı ve partinin kapatılmasını gerektiren
eylemlerin 101. maddenin (b) bendinde yazılanlar dışında kalan parti organı,
mercii veya kurulu tarafından işlenmesi halinde ne şekilde davranılacağı, 101.
maddenin (d) bendinde gösterilmiştir. Bu kuralı, kapatma davalarında kapatma
nedeninin giderildiği durumlar için getirilmiş, tek ayrık kural olarak anlamak
gerekmektedir. Dava konusu olayda, 101. maddenin (d) bendinin uygulanması da
söz konusu olamayacağına göre, sonradan yapılan düzeltmelerin kapatma nedenini
gideremeyeceği açıktır.
Kurucular
kurulu kararı ile davalı partinin isminden "Cumhuriyet" sözcüğünün
çıkarılmasının görülmekte olan davaya hiçbir etkisi bulunmadığından 2820 sayılı
Siyasî Partiler Yasası'nın 96. maddesinin birinci fıkrasının ihlali nedeniyle
davalı partinin aynı Yasa'nın 101. maddesinin (b) bendi gereğince kapatılması
gerekir.
2.
Siyasî Partiler Yasası'nın 96. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olarak
kapatılan bir siyasî partinin devamı olduğunun beyan ve iddia edilmesi :
Davalı
partinin genel başkanı, 24.9.1990 gününde Anıtkabir'i ziyaret ettiğinde Şeref
Defteri'ne aynen şunları yazmıştır :
"Ulu
Önder Atatürk,
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, on yıl aradan sonra tekrar huzurundayız. Altmışyedi yıl
önce kurduğunuz CHP artık on yıllık talihsizliğini geride bırakmıştır.
CHP'yi
ve ilkelerini, şartlar ne olursa olsun, ulusal varlığımız sayarak onu sonsuza
dek yaşatmaya and içeriz. Selahattin BİNGÖL, CHP Genel Başkanı."
Anıtkabir
Şeref Defterine yazılan ifadeler, Genel Başkanın Anıtkabir ziyaretinden sonra
yaptığı basın toplantısında da benzeri sözcüklerle yinelenmiştir.
2820
sayılı Yasa'nın 96. maddesinin ikinci fıkrasındaki yasağa uyulup uyulmadığı
yani "kapatılan siyasî partinin devamı olduklarının beyan ve iddia"
edilip edilmediği, her olayın özelliğine göre takdir edilecektir. Davada,
anılan fıkrada yazılı yasağa aykırı davranış, tüm öğeleriyle oluşmuştur. 2820
sayılı Yasa'nın 101. maddesinin (b) bendinde yazılanlardan olan davalı siyasî
parti genel başkanı, anlatılan eylemleri ile, partisinin, 2533 sayılı Yasa ile
kapatılan CHP'nin devamı olduğunu açıkça beyan ve iddia etmiştir. 2820 sayılı
Yasa'nın 101. maddesinin [b) bendinde aykırı davranış sebebiyle davalı siyasî
partinin, kapatılmasına karar verilmesi gerekir.
3-
Davalı Partinin Tüzük ve Programının kapatılan bir siyasî partininki ile özdeş
olması :
Davalı
siyasî partiye ilişkin program ile, kapatılan CHP'nin programı karşılaştırılmış
ve bu metinlerin tamamen birbirine benzer ve İddianame'ye alınan bölümlerinin
de her iki programda aynen bulunduğu görülmüştür. Savunmada da bu olguya karşı
çıkılmamıştır.
Konusu
suç oluşturmadıkça, kapatılan bir siyasî partinin tüzük ve programının kurulmuş
ya da kurulacak siyasî partilerce aynen benimsenmesini yasaklayan bir kural
2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası'nda bulunmamaktadır. Bu bakımdan tüzük ve
program tek başlarına ele alındıklarında, kapatılan CHP'ninkiyle benzer olması
Davalı partinin kapatılmasına neden olamaz. Ancak, bu olgu, davalı siyasî
partinin yasaklara aykırı eylem ve davranışlarının açıklığa kavuşturulmasında
yararlanılabilecek bir kanıt olarak değerlendirilmiştir.
VI-
SONUÇ :
1-
Kurucular Kurulu kararıyla ismindeki "Cumhuriyet" sözcüğü çıkarılan
ve yeniden "Halk Partisi" adını alan Cumhuriyet Halk Partisi'nin,
2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası'nın 96. maddesine aykırı olarak kapatılmış
bir siyasî partinin adını ve amblemini kullanması ve kapatılan bir partinin
devamı olduğunu beyan ve iddia etmesi nedeniyle Siyasî Partiler Yasası'nın 101.
maddesinin (b) bendi uyarınca kapatılmasına, OYBİRLİĞİYLE,
2-
Davalı Parti'nin tüm mallarının 2820 sayılı Yasa'nın 107. maddesi uyarınca Hazine'ye
geçmesine OYBİRLİĞİYLE,
3-
Gereğinin Bakanlar Kurulu'nca yerine getirilmesi için karar örneğinin, 2820
sayılı Yasa'nın 107. maddesine göre Başbakanlığa ve ayrıca Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı'na gönderilmesine, OYBİRLİĞİYLE,
24.9.1991
gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|
|